Araç kullananlar bilir. Direksiyon simidinin sol yanında bir kol vardır. Bunun yukarı kaldırdığımızda sağ taraftaki, aşağıya indirdiğimizde sol taraftaki sinyal lambaları yanıp söner.
Kavşaklarda gideceğimiz yöne göre veya sollamalarda amacına uygun olarak kullandığımızda, hangi tarafa yöneleceğimizi anlayan yaya ya da sürücü, kendilerini buna göre ayarlar ve onlar da bu duruma göre pozisyon ve hareket tarzlarını belirlerler.
Normalde bu prosedür uygulandığında; hem işareti veren araç ve sürücüsü, hem de karşı taraftaki yaya ve/veya araçlar için güvenli trafik akışının yanında, daha kısa sürede mesafeler katedilir.
Memleketimizin büyük şehirlerinde ve özellikle İstanbul’da, çok uzun yıllardan buyana kurallara uymayan çok sayıda sürücünün olması hepimizin aşina olduğu bir durumdu. Ancak son yıllarda, iş iyice şirazesinde çıkmaya başladı.
Sinyal vermek önemli bir kuralken, gitgide istisnaya dönüşmeye başladı. Sürücülerin çoğu hiç sinyal vermeden, adeta çarpışan araba gibi araç kullanmaya başladılar. Kuralsızlığın hüküm sürdüğü cadde ve sokaklarda, trafik kazaları belli bir sayıda kalıyorsa, bunun en büyük sebebi, halâ daha sağduyu sahibi ve kurallara uyan sürücülerin olmasındandır.
Araca bindiğimizden itibaren nereye, hangi yoldan gideceğimizi biliyoruz. İstikametimiz belli, yolumuz belli, varış noktamız belli. Sinyal kolunu gideceğimiz istikamete uygun olarak kullanmak çok mu zor? Sadece bu yapılsa; trafik kazaları, ölümler, yaralanmalar ve maddi kayıplar en az yarı yarıya azalacak ve şehirlerin trafiği daha hızlı akacak.
Ama sorun şurada… Bu satırları okuma sabrı ve zahmetini gösterenlerin bir çoğu, zaten kurallara da uyuyor. Kurallara uymayanların, bir şey öğrenmek gibi bir dertleri de yok zaten…