Beşinci güç, bir 'zafer'e daha imza attı ve pandeminin göbeğinde yüzyüze yapılmak istenen ortaöğretim sınavlarını erteletti.
Şu an veli gruplarında konuşulan bu...
'Başarıyı' gören ama sosyal medya hesabı olmayan veliler de bir sonraki 'konu' için hesap açmaya başladı bile...
Karşıt kamusal alan olarak kamuoyu oluşturma, görünürlük ve lobi faaliyetlerinin en büyük ana kaynağı son yıllarda sosyal medyalar olmuş durumda.
Doksanlı yıllarda internetin sivil kullanıma açılmasıyla başlayan dijital medya maceramız sosyal medyayı yaşamımızın bir parçası yaptı.
Elimizde; çok sayıda insana ulaşması, etkilemesi, örgütlemesi, hızı ile hayatımızın her anında/ halinde erişime açık bir platform var. Üstelik, kitleleri inkar edilemez eyleme geçirme gücü ile toplum ve yönetim üzerinde örtük/açık söz sahibi...
Dijital Kamusal Alan ve Örgütlenme...
Hukuk sosyolojisinin kurucularından Eugen Ehrlich, "Hukuk, her şeyden önce örgütlenme demektir." der.
Demokrasinin, hakkın, hukuk idesinin arandığı, klavyede hukuk 'tesis' edilmeye çalışılan, otoriteyi etkilemek için kamuoyu oluşturan 'beşinci güç' olarak sosyal medya 'örgütü' hayatımızda önemli bir role sahip. Umut bağlıyor, mağduriyetlerimize bu araçlardan medet umuyoruz.
Toplumsal vicdanı yaraladığı ve adaletin yerini bulmadığı duygusu yaratan bir çok olay, sosyal medyada çok hızlı şekilde gelişen hassasiyet sonrası devlet kurumu ve kişiler etiketlenerek ve taglar oluşturularak yetkililerin dikkatleri konuya çekiliyor. Sorumlu olan kurum ve/veya kişiye baskı oluşturuluyor.
Öyle ki, 'hafife' alınmış bir çok olayda; kadın katilinin, çocuk istismarcısının, çevre ve hayvan katliamcılarının bu baskılarla ceza aldığını görüyoruz. Böylece, çoğalan örnekler bize bir sonraki haksızlığa itirazımızı nerede yapacağımızı, adaleti nerede aramamız gerektiğinin yolunu göstermiş oluyor.
Güven Sorunu mu Yaşıyoruz?..
Sosyal medyada adalet aramanın doğruluğu yanlışlığı üzerine çok fazla söylenecek söz olduğu kesin. Konuyu, sosyolojik yönden incelemek en doğru yaklaşım olacaktır. Öyle ya, insanlar adaleti neden her geçen gün sayıları ve büyüklükleri artan adalet saraylarında, mahkemelerde değil de sosyal medyada aramak zorunda kalıyor, öğrenmek lazım. Özelini milyonlara dökmek saçmak zorunda kalıp, zaman zaman psikolojisini bozacak yorumları/tacizleri göze almış olan kişi acaba, yasal yolları tüketmiş ama hakkını alamamış olabilir mi? Bu platformlarda hak aramak, sistemin eksiklerini mi gösterir, sistemdeki insan unsurunun 'taraflı' tarafsızlığını mı?.. Devletin dağıtmaya çalıştığı adaletle 'güven' sorunu mu yaşıyor vatandaş?..
Düzenlemenin de Doğru Düzenlenmesi Gerek...
Son aylarda devletin sosyal medyayı denetleme çalışmaları özellikle vergilendirmenin, aldatıcı reklamların veya ülke güvenliğinin önlenmesi için doğru bir yol olsa da çalışmaların, kişilerin ifade özgürlüğünü denetleme/ bastırma girişimine dönüşmemesini umuyorum...
Tabi bu umutla birlikte aklımızdan çıkarmamamız gereken bir nokta da bu platformların gizli ellerce yönetilip, yönlendirilebileceği... Çağımızda paraya dönüşmeyen hiçbir şey yok gibi. Sosyal medya hesaplarının da zaman zaman bu sisteme dahil olduğuna şahit oluyoruz. Parayı ödeyenin bu platformlarda pekala istediği yönlendirmeyi yapma ihtimali de var. Bunun piyasası dahi oluşmuş durumda. Çeşitli özellikte ve sayıda 'takipçi' satan kişiler/hesaplar mevcut.
Eğitim, Eğitim, Eğitim..
Sosyal medyadaki yanlış yönlendirilmelerden korunmanın ilk ve emin yollarından biri, medya okuryazarlığı. Medya okuryazarlığı, evde aileler tarafından; okulda, kurslarda her yaş grubu için devlet tarafından düzenlenmeli, yayılmalı, katılımı sağlanmalı. Ancak, bizler de bu konuda sorumlu olduğumuzu bilmek, 'eğitimi' talep etmek zorundayız.
Sessizlerin Sesi...
Sosyal medyanın, bireysel ve sivil toplum kuruluşlarının hak mücadelelerine alan açtığı, ivme kazandırdığı, ses olduğu gerçeği inkar edilemez. Toplumsal hareketlerin ortak iletişim adresi olmaları nedeniyle olumlu yönde kullanıldıkları takdirde demokrasi ve insan hakları için nimet oldukları da kesin. Yeter ki, 'dayatılan' mesajları doğru okuyalım. Sosyal medya kullanıcıları olarak; `kullanılmadan', her şeye 'taraf' olmadan, 'uçmadan önce' yürümeyi öğrenelim...