Türkiye sağlık Araştırmalarının 2016 yılı son verilerine göre Türkiye’de kadınların %23,9’u obez, %30,1’inin ise obez öncesi seviyede, erkeklerin %15,2’ si obez, %38,6’ı ise obez öncesi seviyede kiloya sahip. Aynı araştırmalara göre 15 yaş ve üstü bireylerde en çok görülen hastalık türleri incelendiğinde, bel bölgesi problemleri 2014 yılında %33, 2016 yılında %27,1 ile ilk sırada yer alıyor ve bunu %18,1 ile boyun problemleri takip ediyor.Bel ve boyun ağrıları, dünyadaki bütün toplumlarda oldukça yaygın görülen bir sağlık sorunu. Tedavi edilmediğinde yaşam kalitesini, iş gücü verimini, sosyal ve özel ilişkileri ve hatta psikolojik süreçleri olumsuz yönde etkiliyor. Yaşam tarzının önemli oranda belirleyici olduğu bel ve boyun ağrılarının tedavi yöntemleri de hekimler arasında çokça tartışılan bir konu. Geleneksel tedavi yöntemleri, ilerleyen tıbbın kazandırdığı yeni tedavi yöntemleri ve alternatif tedavi yöntemleri… Her birinin amacı ortak; kendi yöntemleri ile ağrıları yok etmek. Peki, her ağrı aynı yöntemle tedavi edilebiliyor mu ya da edilmeli mi?Türkiye’de omurga hastalıklarında girişimsel ağrı tedavisinin öncülüğünü yapan, marmara ağrı merkezi kurucusu, Beyin- Sinir- Omurga Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Levent Deniz ile ağrılar ve tedavileri üzerine konuştuk.Obezite, ağrıların temel nedeni“Genel anlamda dünyada çok yaygındır bel problemleri ve insanların yüzde 60’ ının hayatının bir dönemlerinde, bel şikayetleri olduğu saptanmış durumdadır. Türkiye’de de, bel ve boyun şikayetleri oldukça yaygın. Bunun temel üç sebebi var. Birinci sebep obeziz! Obezite zaten bel problemlerine en çok neden olan durumlardan birisi. İkinci sebep spor alışkanlığımız yok. Toplum olarak spor yapmaya eğilimli değiliz. Düzenli spor yapan sayısı çok az. Üçüncü sebep ise, iş güvenliği. İşyerinde de, bel problemlerine yakalanan çok sayıda insan var. Özellikle ağır işlerde iş güvenliği yok. Adam çalışıyor ağır bir şey kaldırıyor, belini sakatlıyor. Bu tür sebeplerden dolayı Türkiye’de bel problemlerini biraz daha fazla görüyoruz.”Bel ve boyun ağrısı denilince akla ilk fıtık problemi gelse de, fıtığın ağrı sebeplerinin yüzde 10’nunu oluşturduğunu söyleyen Deniz, skolyoz, bel kayması, kireçlenme gibi birçok sebebin varlığını hatırlatıyor. Deniz, masa başı çalışanlarını da boyun problemleri konusunda uyarıyor.“Masa başı işlerde çalışanlar özellikle de oturuşlarına dikkat etmeliler. Masa başı çalışmalar, bilgisayar kullanımı belden daha çok boyun fıtığını tetikleyen çalışma düzenleridir.”İlk belirti ağrıDeniz, fıtık problemlerinin kendini ağrı ile ifade ettiğini, geçmez veya tedavi edilmez ise yaşam standardını olumsuz etkilediğini ekleyerek: “İlk belirtiler hep ağrıdır. İlk olarak ağrı ile kendini belli eder bel ve boyun fıtıkları. İlerleyen vakalarda uyuşma, kuvvet kaybı olarak gelişiyor şikayetler. Basit ağrıların çoğu altı hafta içerisinde geçer, ama altı haftadan fazla süren bir ağrı varsa, mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır” uyarısı ile ağrı seyrinin önemini vurguluyor.Dr. Mehmet Levent Deniz’in de obezitenin tetikleyiciliğine dikkat çektiği omurga hastalıklarının tedavi yöntemleri rahatsızlığın türüne göre çeşitlilik gösterse de beraberinde tartışmaları da getiriyor.
“Hekimler arasında hep tartışma konusudur bu; hangi hasta ameliyatla, hangi hasta ameliyatsız tedavi edilir, hangisine fizik tedavi gerekir tartışması?... Türkiye’de de, dünyada da bu tartışma yoğun şekilde yapılıyor. Çünkü bu alanda multidisipliner bir yaklaşım yok. Örneğin, bir hasta bel fıtığı ve bir cerraha gidiyor. Cerrahın tek silahı ne, cerrahi. Silahı çıkartıyor “ ameliyat” diyor. Hatta korkutma da var, “ameliyat olmazsan felç olursun” diyor. Aynı hasta aynı film ile fizik tedaviciye gidiyor, “ne ameliyatı kardeşim, ameliyat olursan felç olursun” diyor. Hastaya ameliyat olsan da, olmasan da felç olacaksın deniyor.Aslında bütün bu tedavilerin omurga hastalıklarında yeri var. Hiç kimse bir diğer yöntemi yok sayamaz. Önemli olan hangi hastaya, hangi yöntemin uygun olduğuna karar vermektir. Ama Türkiye’de multidisipliner bir klinik olmadığı için , hasta nereye gitmişse hekim elindeki tek tedaviyi sunmak zorunda.”Alternatif tedavilerin ise tek başına bir anlam ifade etmediğinin altını çizen Deniz; “Tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin sadece ve sadece geleneksel tıp yöntemlerinin, bilimsel yöntemlerin yanında kullanıldığı sürece bir anlamı vardır. Yoksa hastalığın primer tedavisi değildir. Kesinlikle ben de tavsiye etmiyorum. Omurga hastalıklarının, bilimsel tedavisi üçe ayrılır. En basit olan hastalarda fizik tedavi, biraz orta dereceli hastalarda girişimsel ağrı tedavisi dediğimiz algolojik tedaviler, daha ağır vakalarda ise cerrahi. Ben hastalarıma hep şunu söylerim; bel fıtığını neyle tedavi edersek edelim, ister fizik, ister cerrahi, ister algolojik yöntem, biz sadece o anki durumu tedavi ediyoruz. Hiçbir tedavinin ömür boyu koruyuculuğu yoktur. Hasta dikkat etmezse yüzde 99 değil, yüzde 100 nükseder. Bel fıtığı nüksetmeye meyilli bir hastalıktır ve yapılan hiçbir tedavi de, hastayı ömür boyu korumaz.”MAM, Türkiye'de ilkDr. Mehmet Levent Deniz ve ekibi, çok yönlülüğü esas alan bilimsel yaklaşımla kurdukları Marmara Ağrı Merkezinde (MAM), bel ve boyun hastalıkları ile ilgili tüm konservatif tedaviler, girişimsel ağrı tedavileri, cerrahi tedavi seçenekleri ve bilim dünyasında uygulanmakta olan en son teknoloji ve gelişen yöntemlerle hastalarını tedavi ediyor. Deniz’e dünyada da kısa bir süre önce uygulanmaya başlanan, Türkiye’de ekibi ile birlikte öncülüğünü yaptığı girişimsel ağrı tedavilerini sorduk.“Bu yeni tedavi yönteminin Türkiye’de öncülüğünü yaptık. Hafif olmayan, yani fizik tedavi ile geçmeyecek;ancak acil cerrahi gerektirmeyecek bir tedavi uyguluyoruz. Cerrahiyi, kuvvet kaybı veya her türlü tedaviye rağmen geçmemiş olması durumunda düşünüyoruz. Girişimsel ağrı tedavileri, cerrahi gerektirmeyen tüm hastalara uygulanan bilimsel tedavilerdir. Girişimsel ağrı tedavilerinde de, farklı farklı yöntemler var. Ben hastanın durumuna, yaşına ve fıtığının derecesine göre, epidural enjeksiyon, nükleoplasti dediğimiz işlemler, radyofrekans tedavisi uyguluyorum. Sadece bir iğne ile girip, görüntüleme yöntemleriyle direk patolojinin yani ağrının kaynaklandığı noktaya gidip ilaç enjeksiyonu veya radyofrekansla bölgedeki probleme yönelik işlem yapıyoruz. Bu işlemin amacı oradaki ödemi çözmek, oradaki sinir kökünü rahatlatıp fıtık dokusunda da biraz büzüşmeye sebebiyet vererek ağrıya yol açan basıyı azaltmak.”20 dakikada ağrılara sonOperasyon yaklaşık 15 – 20 dakika sürecinde gerçekleşiyor ve hasta operasyon için ön hazırlığa ihtiyaç duymadığı gibi, operasyon sonrası hemen işine ve günlük faaliyetlerine dönebiliyor.“Örneğin, sosyete hastalığı olarak da bilinen kireçlenme için radyofrekans tedavisi dediğimiz özel bir tedavi yöntemi uyguluyoruz. Bu yöntemde, mevcut olan kireçlenmeye dokunamıyoruz, yani geriye döndüremiyoruz ama kireçlenmeden kaynaklanan ağrıları yok edebiliyoruz. Ağrıları ileten, görevi sadece ağrı iletmek olan sinirleri bloke ediyoruz. Operasyon, hasta için ön hazırlık gerektirmiyor, operasyondan sonra da hasta hemen işine ve aktivitelerine dönebiliyor. Yani klinikte bir gözlem süreci dahi gerekmiyor.Tedavi sırasında lokal anestezi yapıyoruz ve hasta minimal bir acı hisseder. Genelde iki seansta tamamlarım tedaviyi. Üçüncü seansa çok nadir başvururum. İlk iki seanstan yanıt alamamışsak, çok da ısrar etmenin anlamı yok. Bu tedaviler ameliyat dışındaki en etkili tedaviler olduğu için hasta bunlardan fayda görmezse cerrahiye doğru düşünmemiz gerekir. Türkiye için yeni olan tüm bu tedavi yöntemlerine ilişkin herkesin anlayabileceği şekilde hazırlanmış kısa filmler, www.marmaraagrimerkezi.com.tr adresinde yayınlanıyor.”Her ne kadar bu tedavilerle ağrı problemleri son bulsa da, tedavi sonrası için daha doğrusu yaşam tarzı için uyarıyor Dr. Deniz: “Bütün bel fıtığı hastaları ister ameliyat olsun, ister problem kendi kendine geçsin, ister girişimci ağrı tedavisi olsun ömür boyu dikkat etmelidirler. Dikkat etmenin temel mantığı ise, omurgaya binen yükü azaltmaktır. Bu iki yolla yapılır; ilki kilo vermek veya almamak; ikincisi ise bel kaslarını güçlendirmektir. Bel kaslarınız ne kadar güçlü olursa taşıyacağınız ağırlık omurganıza o kadar az yük bindirecektir. Bunun için de düzenli egzersiz, spor, özellikle yüzme öneriyoruz.”
“Hekimler arasında hep tartışma konusudur bu; hangi hasta ameliyatla, hangi hasta ameliyatsız tedavi edilir, hangisine fizik tedavi gerekir tartışması?... Türkiye’de de, dünyada da bu tartışma yoğun şekilde yapılıyor. Çünkü bu alanda multidisipliner bir yaklaşım yok. Örneğin, bir hasta bel fıtığı ve bir cerraha gidiyor. Cerrahın tek silahı ne, cerrahi. Silahı çıkartıyor “ ameliyat” diyor. Hatta korkutma da var, “ameliyat olmazsan felç olursun” diyor. Aynı hasta aynı film ile fizik tedaviciye gidiyor, “ne ameliyatı kardeşim, ameliyat olursan felç olursun” diyor. Hastaya ameliyat olsan da, olmasan da felç olacaksın deniyor.Aslında bütün bu tedavilerin omurga hastalıklarında yeri var. Hiç kimse bir diğer yöntemi yok sayamaz. Önemli olan hangi hastaya, hangi yöntemin uygun olduğuna karar vermektir. Ama Türkiye’de multidisipliner bir klinik olmadığı için , hasta nereye gitmişse hekim elindeki tek tedaviyi sunmak zorunda.”Alternatif tedavilerin ise tek başına bir anlam ifade etmediğinin altını çizen Deniz; “Tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin sadece ve sadece geleneksel tıp yöntemlerinin, bilimsel yöntemlerin yanında kullanıldığı sürece bir anlamı vardır. Yoksa hastalığın primer tedavisi değildir. Kesinlikle ben de tavsiye etmiyorum. Omurga hastalıklarının, bilimsel tedavisi üçe ayrılır. En basit olan hastalarda fizik tedavi, biraz orta dereceli hastalarda girişimsel ağrı tedavisi dediğimiz algolojik tedaviler, daha ağır vakalarda ise cerrahi. Ben hastalarıma hep şunu söylerim; bel fıtığını neyle tedavi edersek edelim, ister fizik, ister cerrahi, ister algolojik yöntem, biz sadece o anki durumu tedavi ediyoruz. Hiçbir tedavinin ömür boyu koruyuculuğu yoktur. Hasta dikkat etmezse yüzde 99 değil, yüzde 100 nükseder. Bel fıtığı nüksetmeye meyilli bir hastalıktır ve yapılan hiçbir tedavi de, hastayı ömür boyu korumaz.”MAM, Türkiye'de ilkDr. Mehmet Levent Deniz ve ekibi, çok yönlülüğü esas alan bilimsel yaklaşımla kurdukları Marmara Ağrı Merkezinde (MAM), bel ve boyun hastalıkları ile ilgili tüm konservatif tedaviler, girişimsel ağrı tedavileri, cerrahi tedavi seçenekleri ve bilim dünyasında uygulanmakta olan en son teknoloji ve gelişen yöntemlerle hastalarını tedavi ediyor. Deniz’e dünyada da kısa bir süre önce uygulanmaya başlanan, Türkiye’de ekibi ile birlikte öncülüğünü yaptığı girişimsel ağrı tedavilerini sorduk.“Bu yeni tedavi yönteminin Türkiye’de öncülüğünü yaptık. Hafif olmayan, yani fizik tedavi ile geçmeyecek;ancak acil cerrahi gerektirmeyecek bir tedavi uyguluyoruz. Cerrahiyi, kuvvet kaybı veya her türlü tedaviye rağmen geçmemiş olması durumunda düşünüyoruz. Girişimsel ağrı tedavileri, cerrahi gerektirmeyen tüm hastalara uygulanan bilimsel tedavilerdir. Girişimsel ağrı tedavilerinde de, farklı farklı yöntemler var. Ben hastanın durumuna, yaşına ve fıtığının derecesine göre, epidural enjeksiyon, nükleoplasti dediğimiz işlemler, radyofrekans tedavisi uyguluyorum. Sadece bir iğne ile girip, görüntüleme yöntemleriyle direk patolojinin yani ağrının kaynaklandığı noktaya gidip ilaç enjeksiyonu veya radyofrekansla bölgedeki probleme yönelik işlem yapıyoruz. Bu işlemin amacı oradaki ödemi çözmek, oradaki sinir kökünü rahatlatıp fıtık dokusunda da biraz büzüşmeye sebebiyet vererek ağrıya yol açan basıyı azaltmak.”20 dakikada ağrılara sonOperasyon yaklaşık 15 – 20 dakika sürecinde gerçekleşiyor ve hasta operasyon için ön hazırlığa ihtiyaç duymadığı gibi, operasyon sonrası hemen işine ve günlük faaliyetlerine dönebiliyor.“Örneğin, sosyete hastalığı olarak da bilinen kireçlenme için radyofrekans tedavisi dediğimiz özel bir tedavi yöntemi uyguluyoruz. Bu yöntemde, mevcut olan kireçlenmeye dokunamıyoruz, yani geriye döndüremiyoruz ama kireçlenmeden kaynaklanan ağrıları yok edebiliyoruz. Ağrıları ileten, görevi sadece ağrı iletmek olan sinirleri bloke ediyoruz. Operasyon, hasta için ön hazırlık gerektirmiyor, operasyondan sonra da hasta hemen işine ve aktivitelerine dönebiliyor. Yani klinikte bir gözlem süreci dahi gerekmiyor.Tedavi sırasında lokal anestezi yapıyoruz ve hasta minimal bir acı hisseder. Genelde iki seansta tamamlarım tedaviyi. Üçüncü seansa çok nadir başvururum. İlk iki seanstan yanıt alamamışsak, çok da ısrar etmenin anlamı yok. Bu tedaviler ameliyat dışındaki en etkili tedaviler olduğu için hasta bunlardan fayda görmezse cerrahiye doğru düşünmemiz gerekir. Türkiye için yeni olan tüm bu tedavi yöntemlerine ilişkin herkesin anlayabileceği şekilde hazırlanmış kısa filmler, www.marmaraagrimerkezi.com.tr adresinde yayınlanıyor.”Her ne kadar bu tedavilerle ağrı problemleri son bulsa da, tedavi sonrası için daha doğrusu yaşam tarzı için uyarıyor Dr. Deniz: “Bütün bel fıtığı hastaları ister ameliyat olsun, ister problem kendi kendine geçsin, ister girişimci ağrı tedavisi olsun ömür boyu dikkat etmelidirler. Dikkat etmenin temel mantığı ise, omurgaya binen yükü azaltmaktır. Bu iki yolla yapılır; ilki kilo vermek veya almamak; ikincisi ise bel kaslarını güçlendirmektir. Bel kaslarınız ne kadar güçlü olursa taşıyacağınız ağırlık omurganıza o kadar az yük bindirecektir. Bunun için de düzenli egzersiz, spor, özellikle yüzme öneriyoruz.”