İstanbul’da yaşıyoruz. Şehrin her santime karesi çok değerli. İstanbul’da iş yapacaksınız. Öncelikle iş yapacağınız yeri ya satın alacak ya da kiralayacaksınız. Yer tamam, ya sonra… Vergi, sigorta, ruhsat, kayıt… Eksiğiniz varsa ne olur? Belediye, vergi dairesi, sigorta, polis, iş müfettişleri, tarım, sağlık, çevre vs.vs. kurumlar hesap sorar. Durumunuza göre onaylar, uyarır, süre verir, para cezası yazar, gerek görürse de kapatır.Madem bu kadar detay var. Bu işler bu kadar ciddi. Nasıl oluyor da İstanbul’un her tarafı, kaldırımlar, sokaklar, yollar seyyar satıcı ve değnekçilerin işgalinde? Hem de parasız, pulsuz… Örnek mi, hemen…
- Çalışanların yoğun olduğu sanayi bölgelerine giden yollarda, sabahın beşinden itibaren arabaların içlerinde kahvaltıcılar,
- Gecenin geç saatlerine kadar; kamyonet, araba, motor, el arabası ya da tablada satış yapan kebapçılar, nohut-pilavcılar, kokoreççiler, midye dolmacılar, karpuzcular, kavuncular, muzcular, cevizciler, incirciler, çiğ köfteciler,
- Değnekçiler her yerde… AVM, lokantalar, tarihi yarımada, eğlence yerleri… Bir farkla. Artık sırtlarında VALE yazan montlar giyiyorlar.