"Kendi kendine yetebilen, neredeyse her şeyi üretebilen bir memleketken, son 16 yılda her anlamda dışa bağımlı, ithalatla ayakta duran ve ekonomisini ABD ve AB’ye teslim eden bir ülke hale gelindiğini ifade eden Cingil, "Hep birlikte ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptırımlarını ve dövizin fahiş artışını izlemekteyiz" dedi.Cingil açıklamasında şunlara yer verdi:Paramız aşırı değersiz bir haldeMerkez Bankasının ekonomik sınırları zorlayan müdahalelerine rağmen 1 dolar 7 TL’yi, 1 Euro ise 8 TL’yi görmüş durumda. Yani paramız korkunç bir düşüş halinde, yani cebimizdeki para dünyadaki birçok ülke vatandaşının sahip olduğu paraya göre aşırı değersiz bir halde.Baştan beri yanlış uygulanan ekonomik modeller sebebiyle, şimdi alınan acil tedbirler ve yaptırımlar bu düşüşü durduramıyor ve bizler sırtımızdaki yüke bindirilecek yeni yüklerin gelmesini bekliyoruz.Yıllardır tüm uyarılarımıza ve her fırsatta tüketicilerin çığlıklarını iletmemize rağmen, yıllardır uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu, dünyaya tarım ürünü ihraç eden bir ülke iken her şeyi ithal eder hale gelmiş, saman bile ithal eden, ekmeğini yapacak buğdayını bile dışarıdan alan bir ülke haline getirilmiş memleketimizde, tüm kaynaklarının yandaşlara ve yabancılara peşkeş çekilmesi, Devlete ait malvarlıklarının yok pahasına bedellerle özelleştirilmesi ve tüm ekonomimizin ithalat sebebiyle Dolar ve Euro’ya bağımlı hale getirilmesi sonucunda işte bugünlere geldik.Gidişat daha kötü olacakDövizdeki bu son hareketlilikten önce, TÜİK’in Haziran ayı açıklamasında yıllık enflasyonun % 15.39 olduğu belirtildi. Türk-İş ise enflasyonun % 16.07 olduğunu açıkladı. Yine Türk-İş’in açıklamasında Temmuz ayı itibariyle, Yoksulluk sınırının 5.662,46 TL ve Açlık sınırının da 1.738,37 TL olduğu belirtildi. Halen net asgari ücretin 1.603,12 TL olduğu nazara alındığında tüm asgari ücretlilerin ve emeklilerin büyük bir bölümünün açlık sınırının altında yaşadığı ve gidişatın daha kötü olabileceği gün gibi ortadadır.Çözümü, ülkeyi bugüne getirenler bulmalıdırDeğerli tüketiciler, yıllardır büyük bir hırsla ülke kaynaklarını heba edenler bu krizden çıkmanın tek yolunun Dolar/Euro bozdurmak olarak görmektedirler. Oluşan her olumsuz sonuçta hep halktan birşeyler beklenmektedir. Fakat çözüm bu kadar basit olmayıp tek çare dış politikada, ekonomi politikasında doğru çözümler ortaya koymak, üretim ekonomisine geçmek, devleti yönetenler olarak lüksten vazgeçmek, devlet kaynaklarını peşkeş çekmemek, sömürmemek halk için kullanılacak çözümler ortaya koymaktır. Yani çözümü, ülkeyi bugüne getirenler bulmalıdır.Dünya’nın en yüksek dolaylı vergilerini ödeyen, en pahalı benzini, elektrik ve doğalgazını kullanan bizler döviz artışları nedeniyle gelecek zamlar karşısında en temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamaz hale gelebiliriz.Peki biz tüketiciler ne yapmalıyız?Temel gereksinimlerimiz dışında harcama yapmamalı, ithal ürünlerden kaçınmalı, ihtiyacımız kadar harcamalı, bu zamana kadar bize dayatılan tüketim çılgınlığına karşı durmalıyız. Bu krizden en az zararla çıkmanın tek yolu budur. Unutmayalım ki biz tüketiciler ne kadar bilinçli ve birlikte hareket edersek bugünlerin de üstesinden gelebiliriz.
GÜNDEM
14 Ağustos 2018 - 15:00
Krizden en az zararla çıkmanın yolu, tüketici bilinci ve birliğidir
Dolar kurundaki artış en çok tüketiciyi etkiliyor. Temel ihtiyaçlarımızdan, lüks ihtiyaçlarımıza kadar dövize endeksli olması yaşamsal idareyi de dövizin iradesine bırakıyor. TÜKODER Genel Sekreteri Onur Cingil, yükselen dolar kurunun tüketicilere yansımaları üzerine basın açıklaması gerçekleştirdi.
GÜNDEM
14 Ağustos 2018 - 15:00
İlginizi Çekebilir