Evet; kasım ayıyla birlikte müthiş bir tüketim kampanyası bombardımanı başladı. Etkilenmemek çok zor. Hatta, imkansız gibi. Hayalinizdeki bir çok ürün, sanki bedavaymış gibi size sunuluyor. Ve sanki, ihtiyacınız da varmış gibi. İndirim oranları ise, yüzde 20'ler, 50'ler, 60'lar buluyor (Ki, bu ayrı bir denetim konusudur. Çünkü, indirim kampanyaları, süresi, şekli vb yasalarla belirlenmiştir''.
Tabii, buradan hemen tüketim ve tabi üretim düşmanlığı çıkarılmamalı. Tüketim olacak ki, üretim olacak. Üretim olacak ki, tüketim olacak. Bu bir döngü ve ne kadar sürekli olursa o kadar önemli. Çünkü, bu işin bir diğer ayağı ekonomi, yani; üretim istihdam, ticaret, vergi vb. Ama, ekonomi de olsa bir kere kendimiz ve çevremiz için olmaması gereken ve karşı olunması gereken bir durum var ki, o da 'israftır'. İhtiyaçsa alınır, değilse sırf ucuzdur diye alınmaz. Fakat; günüm pazarlama kampanyaları o kadar gelişmiş, o kadar dikkat çekici ki, etkilenmemekte çok zor.
TEMA Vakfı Başkanı merhum Hayrettin Karaca'nın 'Param var. Ama, alamam. Çünkü ihtiyacım değil'' sözü aslında olayı özetliyor. Kasım ayı indirim ayı, kasım ayı alışveriş ayı, kasım cuma vb gibi adlarda olsa; kesinlikle israf derecesinde alışverişten uzak durmak gerekiyor. 'Çok ucuz, indirimli' deyip ihtiyaç olmayan bir ürün kesinlikle alınmamalı. Ve de, pazarlama kampanyalarının etkisine kapılınmamalı.
Bilimsel bir veri; sadece bir kot pantolonu ağartmak için kullanılan su miktarı 16 litre. 1 kot pantolonu üretmek için 'bir arabayla 128 kilometre (km) yol yapmış derecesinde gaz salınımı'' ortaya çıkıyor (Sıfır Atık Türkiye). Bunu spor ayakkabısından buzdolabına yaya bilirsiniz. Gereksiz tüketimler; harcanan su, enerji, çevreye verilen zarar, bütçeye verilen zararı da hesaba katmak gerekiyor.
Evet, paranızda olsa ihtiyaç değilse almayın. Ve de, kampanya-tüketim çılgınlığına kapılmayın-katılmayın.