Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği. Ve deprem; Doğudan batıya Türkiye’nin bir çok büyükşehir, sanayi ve turizm şehirlerinin de bir gerçeği
Tabi, tabi deprem denilince ilk akla gelen veya konuşulan konu; 'binalar' oluyor. İnsanların yaşam alanı olan binaların, depremde ilk günden maddesi olması da normaldir. Ancak depremlerde binalar sağlam olsa dahi, en az sağlam binalar kadar bir diğer önemli konu başlığını; altyapılar oluşturuyor. Depreme dayanıklı binalar ve tabii altyapılara sahip şehirler-yerleşim merkezleri; depremin vereceği maddi-manevi zararları en aza indirdiği bilimsel bir geçek.
Tabi altyapı deyince de enerji (elektrik, doğal gaz, petrol vb) öne çıkıyor. Ayrıca, su ve kanalizasyon, iletişim gibi hayati altyapılarda çok önemli. Ancak, yazının konusu enerji altyapıları.
Enerji, yaşam için hayati öneme sahip. Ve bu hayati öneme sahip ürün vatandaşlara-tüketicilere, dağıtım-iletim altyapıları ile ulaştırılıyor. Aydınlatma, ısıtma, üretim, ulaşım enerjiyle (elektrik, petrol, doğal gaz vb) ile sağlanıyor. Bu nedenle de, enerji altyapılarının çok güçlü inşa dilmesi, mevcutlarında çok güçlü bir yapıya kavuşturulmaları gerekiyor. Yani, depreme dayanıklı hale getirilmeleri gerekiyor.
Tabi, enerjiyle ilgili ulusal kriz politikaları mutlaka var. Önemli, uygulanıyor ve uygulanacakta. Ancak, bu politikalarında günün şartlarına uygun hale getirilmesi-yenilenmesi gerekiyor. Gelişen yeni teknolojilerin-ürünlerin, bu politikalara dahil edilmesi şart. Mesela enerji kaynağı bazında ‘’güneş enerjisi sistemleri-GES (buna rüzgarda-RES dahil Edilebilir, uygun yerler için)’’ hızlıca yaygınlaştırılması gerekiyor. Mesela, enerji depolamanın yaygınlaştırılması gerekiyor; özellikle deprem riski olan bölge ve yerler için. Çünkü, felaket anında imkanlarınız olsa dahi, ulaşmak-sistemleri kurmak-aktif hale getirmek çok zordur. Buna karşın enerji ihtiyacının yerinden karşılanması; hayati bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak, deprem Türkiye’nin bir gerçeği ve bununla yaşamamız gerekiyor. Bunun için sağlam binaların yanında; sağlam altyapılar da şart. Enerji bağlamında bakılırsa, güneş-rüzgar ve son dönemin yeni gelişen enerji depolama teknolojileri; özel olarak gündeme alınmalı. Deprem riski olan bölgeler için bu enerji kaynakları adına özel politikalar geliştirilip, uygulamaya konulmalı.
Bu yeni enerji altyapı çözümlerinin gündeme alınıp uygulanamaya konulması, en az sağlam binalar kadar; muhtemel depremlerin neden olacağı maddi-manevi hasarların en az kayıpla atlatılmasına büyük katkı yapacaktır.