Bilinçli bir tüketici olmanın en öncelikli olanı hiç kuşkusuz sizde olmayan ve başka ülkelerden almak zorunda kaldığımız ürünlerdir.
Bu ürünlerin ayrı bir ekonomik külfeti ise temininde dövize ihtiyaç duyulmasıdır elbette…
Gelişmekte olan ekonomik yapıya sahip bir ülke için, bu zorunlu ithal ürünlerin en az kullanımla, azami randıman alınması, savurganlığının önlenmesi milli bir ödev olması gerekmez mi?
Aklın yolu bir.
Gelişmiş ve gelir düzeyi çok yüksek toplumlarda, eğer ithal yakıt ihtiyacı varsa?
En tepe yöneticilerinden, tolumun en alt tabakalarına kadar, eşit bir şekilde bu tüketimin azaltılması için herkes üzerine düşeni yapmaktan asla imtina etmiyorlar…
Geçmişte petrol fiyatlarının aşırı yükseldiği dönemlerde, batı toplumlarında devlet başkanlarının, makam aracını dahi kullanmadığını, kraliçelerin, bakanların bile sarayda yaşam yerlerinde, ısıtma sistemlerini kısıtlamaya gittiklerini görmüştük!
Biz ise ham petrol varil fiyatlarının 150 dolarlara dayandığında, gene önceki dönemlerden hiçte eksik olmayan oranda, yani bir tasarrufa yönelmeden, aynı miktarlarda ithalata devam ettik.
Oysa biraz tasarrufa yönelseydik, belki şimdi çok daha az dış borcumuz ve elimiz ekonomik açıdan çok daha güçlü olacaktı?
Petrol fiyatları 150 dolarlardan geri döndüğünde ise bu ucuzlamayı gene gelişmiş batı ülkeleri, rüzgar elektrik santralleri (RES) ve hidroelektrik santralleri (HES) ile büyük ölçüde de güneş enerji sistemleri(GES)’e ağırlık verip, petrole olan bağımlılıklarını büyük ölçüde azaltmayı başardılar.
Diğer yandan, enerji kayıpları ile ilgili aldıkları önlemler ile bu yönde de bir kazanım elde ettiler.
Özetle bizim savurganlığımız ve de ithalatın ağababası ve önde geleni, petrol tüketimini azaltma konusunda ki vurdumduymazlığımız, devam edip gidiyor…
Yoğun trafik sorunlarına çözüm bulamamamız
Her yere ve tek kişi olarak özel araçla gitmemiz
Kamu araçlarında sayısal ve kullanım yönünden bir kısıtlama getirilmemesi
Özelliklede hiç dikkate alınmayan özel sektörde ki çalışanlara tahsis edilen araçların, özel yaşamın her anında kullanılması ve sadece hizmete yönelik yapılmaması
Gerek kamu, gerekse özel sektörde ki hizmet araçlarına, kilometre ya da yakıt tahdidi konmaması, vurdumduymaz tüketimi artıran en önemli etkenlerdir.
Ülkemizde, kışın park halinde ki bir aracın içinde bir kişide olsa, kalorifer için yazında klima için motorunu rölanti de çalıştığını her daim görürüz…
Bizden çok daha güçlü ekonomiye sahip ülkelerde, değil kişiler kendi arabalarını, bir kamu ya da başka bir aracın böyle olduğunu gördüğünde, ya şikayet eder, ya da o kişiyi gereksiz harcadığı ithal akaryakıttan dolayı, uyarmayı bir ödev sayar!
Bizde aynı tepkiyi gösterdiğinizde, ya parasını veriyorum size ne derler ya da bu şirketin arabası diye savuştururlar…
"Kamu araçları" ise başlı başına ve apayrı bir sorun elbette
Çerez parası gibi bir tanımlama bile yapılmıştı!
Oysa ne güzel bir deyimimiz vardır;
Damlaya, damlaya göl olur…
İthal ettiğiniz her üründe ki bir sent tasarruf dahi, milli bütçeden, toplum olarak ödeyeceğimiz dövizde bir azalmaya, bu da ülke dış ticaret dengesinde önemli bir katkı yapacaktır.
Sözün özü;
İthal ürünleri, param var ben istediğim gibi kullanırım diyen ve bu anlayışa sahip bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplumda, eğitim sistemini sorgulamak, ilk ve en öncelikli önlem olmalıdır!