Türkiye'de TL bazında kredi/mevduat oranları, karşılıkları ayırdığımızda, yüzde 162'ler seviyesine ulaştı. Bankaların bir nevi kredi verecek takati kalmadı. Ancak reel sektör kredi istiyor, yapılandırma istiyor vs. Böyle olunca da tüketiciye kredi kalmıyor. Zaten yılbaşından beri ticari kredilerdeki artış kabaca bireysellerin 3 katı.
Bu ay malumunuz Kurban Bayramı. Bankalar şimdiden reklamlara başladılar; süper avantajlı faizli şu kadar bin TL'ye kadar bayram kredisi. Niye dev şirketlerin borcunu yapılandırmakta nazlanan, orta ve küçük işletmelere teminatsız kredi vermeyen bankalar, tüketiciye bayram kredisi söz konusu oldu mu kesenin ağzını açıyorlar?
NASRULLAH AĞAM DEDİ Kİ
Mayıs ayıydı sanırım Gaziantep'teyiz. Meşhur Tahmis Kahvesi'nde Nasrullah Ayan ile sohbet ediyoruz. Zaman zaman İstanbul'a geldiğinde lütfedip şu fakiri de, bolca ekonomi sohbetinin yapıldığı o güzel sofrasına dahil ediyor. Biz de gitmişken Nasrullah Ağa'nın bir kahvesini içelim dedik. Borç yapılandırmalarından söz açılmışken dedi ki; "Yüz bin lira borcun varsa sen düşün ama bir milyar dolar borcun varsa banka düşünsün."
Durum tam da bu. Banka verdiği düşük tutarlı ama nispeten yüksek faizli tüketici/bireysel kredisini vatandaştan söke söke alıyor. Alamazsa Varlık Yönetim Şirketi'ne devrediyor onlar tabiri caizse döve döve alıyorlar. Ama iş büyüklere geldi mi yüzdür babam yüzdürebildiğin kadar.
KURU SİMİDİ KARTLA ALIR OLDUK!
Şimdi ben epeydir bu bireysel kredi ve kredi kartından dolayı takibe düşen kişi sayısını dikkatle izliyorum. Eskiden kredi kartından dolayı takibe düşen sayısı epey fazlaydı. Son zamanlarda gerileme yaşandı. Son birkaç aydır ise bireysel kredi borcundan dolayı takibe düşen sayısında artış var. Bana kalırsa kart borçlusu yurttaş faizler artmadan kredi çekip kartları kapattı. Sonra yavaş yavaş krediyi ödemeye başladı. Ama bu hayat pahalılığı bütçeyi zorlayınca yine hafiften karta başladı. Bu sonradan bireysel krediyi de aksatır oldu. Geçen gün işler bitti. Ben yine sayfayı yetiştireceğim diye öğlen yemeğini atladım. Sayfa bitince caddedeki şu ünlü simitçiye gittim. İki simit aldım. Önümdeki genç kız aldığı bir simit ve suyu kredi kartıyla ödedi. Nakit kullanmıyorsa neyse de para yok, borç yiyorsa kötü. Böyle giderse iş yakında patlar. Muhalefet seçim öncesi vaatlerinde boşuna "vatandaşın borçlarının faizini silmek, taksitlendirmekten" söz etmiyordu. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın yerinde olsam şu 100 günlük eylem planlarının içine kredi ve kart borçlusu vatandaş için de bir şeyler sıkıştırırdım. Zaten yok yok!
Simit demişken; şu hayatta bayat simitte gördüğüm samimiyeti hiç kimsede görmedim...