"TÜKETMEK İÇİN YAŞIYORUZ"
İki bin iki yüz yıl önceden, "Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli. "diyen ve hiçbir diyeceğini de sakınmayan Çiçero bugün yaşasaydı bize ne derdi acaba?..
Hal i pür melalimize acır mıydı, yoksa kendi canına, cebine düşman bizlere, "Canınız cehenneme!" mi, derdi? Dese, haksız mıydı?
Savruk hayatlarımızda parayı da savuruyoruz adeta. Yersiz ve gereksiz ne çok harcamalarımız var. Dolaplar dolusu giysileri depoladığımız yetmiyor; hala gözümüz vitrinde, hala elimiz klavyede giysi/eşya seçiminde... Ayakkabılıktaki sayısını bilmediğimiz ayakkabılarla üç beş salındıktan sonra ne kadar da çabuk bıktık hepsinden. Ve ya bıkmadığımız bir kaç çifti her gün giyip, hevesimizin geçtiği diğerlerini depoya gönderdik, evlerimizi daralttık... Niçin yaptık bunları, sorduk mu kendimize?..
VE YİNE BLACK FRİDAY
Yine Kasım ve yine malum Black Friday (Kara Cuma) geldi. "Efsane/Muhteşem Kasım" adlarıyla çılgın alışverişlere bizi zorlayan sürmanşet reklamlarla karşı karşıyayız... Çok cazipler. Bazı e ticaret siteleri yüzde 70-80 indirim yapacağını duyuruyor. Bir önceki sene yaptığı satışı egale etmeyi de değil, kırmayı hedefliyor(muş). Evet, evet Pandemi'ye rağmen...
1952 yılında başlayan ve son yıllarda ülkemizde de rağbet gören bu alışveriş çılgınlığı yılbaşı alışverişinin de açılışını yapıyor.
Herkesin pek mutlu mesut çılgınca alış veriş yaptığı bu günlere Black Friday/Kara Cuma denmesinin nedenine gelince... Sebep, bizim çok yakından tanıdığımız Cuma trafiğiymiş efendim...
Kaynaklar, ABD’nin Philadelphia kentinde 1961 yılında indirim günleri sebebiyle oluşan ve insanları zor durumda bırakan yoğun trafik nedeniyle bu indirim günlerine Black Friday /Kara Cuma ismi verilmiş olduğunu söylüyor.
ALIŞVERİŞİN CAZİBESİNE NEDEN KANIYORUZ?..
Reklamlarla dayatılan, tasarruf edeceğimiz söylenen, şıklıkta kimsenin bizi geçemeyeceği her şeyin ama her şeyin modası, ömrü bir sezon!.. Kredi kartını sömüren bu ürünlerin borcu bitmeden modası geçiyor. Neden? Hani bunları alınca en değerli, en birinci olacaktık?.. Bir sezonluk saltanat için miydi onca borca girmemiz? Peki... Sorduk mu hiç, bu vaatlere neden kandık?..
Beğenilme, takdir görme, onaylanma arayışındaki egomuz "satın alma" eylemiyle tatmin olmaya çalışırken bizi borç bataklığına gömüyor. Üretip cebimize koymadığımız, bize ait olmayan paraları harcıyoruz. Kart/ kredi kartı borçlarıyla inim inim inliyoruz. Öyle ki, ölsek arkamızda bıraktıklarımızın omuzlarına çökecek borç yığınları olarak kalacak bu borçlar. Satın almanın, yeni bir şeyler giymenin, kullanmanın hazzı buna değer mi?
Bağımlılık haline gelen alışveriş tutkumuzu artık bırakmak, bu imkansız rüyadan uyanmak vakti geldi de geçiyor...