Ekonomide öylesine büyük bir algı oyunu var ki, bunun üzerinden insanlara sorun yaşamadıkları anlatılmaya çalışılıyor. Türkiye’de nüfusun kısıtlı bir bölümünün yaptığı harcamalar üzerinden medyada yaratılan fotoğrafla ‘abartmayın, kriz yok’ deniliyor.
Yani aç bir insana, ‘sen aslında aç değilsin ya da aç kalıyorsan senin hatan’ oyunu oynanıyor. Bu saçmalık dünyanın dijitalleştiği, bunun artık ekonominin bir parçası olduğu kadar, kamu ile olan ilişkilerinin bile dijital ortamda yürütüldüğü bir çağda ‘çıkar cep telefonu’ söylemiyle başladı.
Ceptekinin artık sadece bir telefon olmadığını anlayamayacak kadar gerçeklerden kopmuş kişiler, insanlara ‘az kazanan birinin cebinde lüks sigara markası olması’ üzerinden algı baskılamaya kalktılar. Elbette gerçekle bir ilgisi olmadığı için de, alay konusu haline dönüştüler.
Sonra kuyruklar oluştu. Bunun yoksulluktan ya da bir sorundan değil, zenginlikten kaynaklandığını söyleyebilecek kadar uçtular. Tezleri de şuydu: ‘Alabiliyorsun ki, kuyruktasın.’ Şüphesiz bu da kızgınlıkla karışık bir alay konusu haline kısa sürede dönüştü.
Fakat hayat şartları git gide zorlaşıyordu. Tüm zorlanmaya rağmen bunun bir abartı olduğu vurgulanıp, işlerin iyiye gittiği anlatılmaya çalışıldı. Ama makas açılıyordu ve ekonomi yönetimiyle halkın arasındaki köprü bu anlayışın eseriyle telafi edilemez bir biçimde yıkıldı.
Lakin bildikleri başka bir şey yoktu. Geçtiğimiz günlerde her evin önünde otomobil olduğunu söyleyerek, aslında sıkıntı yaşanmadığı anlatılmaya çalışıldı. Şüphesiz embedded medya da bunun üzerinden günlerce haber yaptı.
Sonra bir araştırma yayınlandı ki, her 10 arabadan 7’si evin önünde duruyor. O araçların sahipliğiyle gelen zenginliğe gelince… Tıpkı kira fiyatlarının bile baş edilemez noktaya geldiği ülkede konutlar gibi otomobiller de kişilere değil, bankalara aitti. Zira parasının tamamını ödemediğiniz hiç bir şey size ait değildir.
Çoğu borçla alınmış bu varlıkların, borcunun ödenmesiyle ilgili problemler baş göstermeye başladı. Bankalar büyük batıklar oluşmasın diye krediyi yapılandırarak aslında yeni ve yüksek faizden kredi vererek durumu ötelemeye çalışıyorlar.
Nitekim dolu olduğu gösterilen cafelerden AVM’lere kadar her yerdeki tüketimin borçla yani kredi ve kredi kartıyla yapıldığı görmezden gelinerek algı yönetmeye devam ediliyor. Sonuç, 2002 yılında 6,4 milyar TL olan tüketici borcu , bugün 1,1 trilyon TL ve 24 milyon icra dosyası var.
Son örnek de turizmden geldi. ‘Her yer dolu, demek ki ekonomik kriz yok’ oynadılar. Yabancıların bir bölümünün pandemi sürecinde ertelenmiş haklarını kullandığını ve yeniden para ödemeyeceklerini söylemediler.
İç turist ise tesisleri bilhassa bayramda doldurmuştu. Hani ekonomi kriz vardı? Onun da gerçeği ortaya çıktı. Yerli turistlerin seyahat harcamaları yüzde 100 artmıştı. Ama daha çok hizmet alımı için ödenen ekstra paralar değil, zamlardan kaynaklanan aynı hizmete fazladan para ödemek anlamına geldiğini söylemediler.
Peki gerçekten tesisler tıka basa dolmuş muydu? Yanıtını TÜİK verilerine göre bile baksanız buluyorsunuz. Veriler şunu anlatıyor: “Yılın ilk çeyreğinde seyahate çıkanların yüzde 65’i akraba ve eş dost ziyaretine giderken, harcamaların yüzde 33,7’sini enflasyonu da sürükleyen ulaştırma alanındaki giderler oluşturdu. Seyahatlerin yüzde 76,3’ü akraba ve arkadaş evindeki konaklamalar ile geçerken, otellerin aldığı pay ise yüzde 6,8’de kaldı.”
Yani buradaki gerçek turizm faaliyeti sadece yüzde 6,8… Peki yeri göğü inlettikleri ‘herkes tatilde’ kavramı kaç kişinin arasında dönüyor. Toplamda seyahat edenlerin sayısı yine TÜİK verilerine göre 8 milyon 813 bin kişi. Bunun yüzde 6,8’i ise gerçekten turizm faaliyeti gerçekleştirmiş.
Tamamını turist kabul etseniz bile, ki bu hatalı olur, yine de kabul etseniz bile Türkiye’deki nüfusun sadece yüzde 10’undan bahsediyoruz. Peki bu yüzde 10’a bakarak yüzde 90 üzerinde algı yönetmek doğru mu? Gerçek ne?
Global Ipsos’un 27 ülke içinde mukayese ettiği temmuz ayı araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’de insanların yüzde 86’sı ekonominin kötü olduğunu düşünüyor. Sanırım manzara oldukça açık ve artık algılar bu fakirliğin üzerini örtemiyor. Mesele bundan ibaret.
[email protected]