80’li yıllarda hayatımızda olan bir jargon tekrar gündeme geldi: Kemer sıkmak. Ülkemizde IMF politikalarıyla özdeşleşmiş bu kavram esasen, finansmanın doğru kullanılması, israftan kaçınılması ve nokta atışı harcamalar yapılmasını ortaya koyan bir ilkedir.
Ne yazık ki ülkemizde genellikle geniş kesimleri daha da zorlama üzerine uygulanmıştır. Aslında kemer sıkmak, şayet gereksiz harcamaların önüne geçiyorsanız finansal okuryazarlık, tek bir kesime yüklenerek uyguluyorsanız da cimrilik ve hatta vatandaşa zulüm anlamına gelir.
Bugünlerde yine gündemde... Yıllarca yanlış ekonomi yönetimlerinin uygulamalarının bedeli tekrar vatandaşa yüklenmek isteniyor. Bu haliyle şu gerçek bir kez daha kanıtlanmıştır ki, ‘faturasını götüren iktidar olmuyor ve bu nedenle şuculuk buculuk oynamaktan vazgeçip, yurttaş olmak zorunlu.”
Şimdi Merkez Bankası’nın söylemlerine, uygulamalarına bakıyorsunuz kemer sıkma mesajları veriliyor. Ekonomi yönetimine dönüyorsunuz kemer sıkmaktan bahsediyor. İş dünyasını temsil eden derneklerin ekonomistlerine göz atıyorsunuz, kemer sıkmanın esas olduğuna dikkat çekiyorlar.
Fakat kimse ‘kral çıplak’ demiyor. Bu denli borçlandırılmış bir vatandaş gerçeği içinde, siz daha büyük yüklerden söz ediyorsanız, ama kamu tarafında büyük bir israfa imza atıyorsanız, onun adı kemer sıkmak olmuyor.
Çünkü ortaya konulması gereken kritik soru şu? Kim kemer sıkacak? Bugünkü ekonomik gerçekler içinde bakarsanız eyleme geçmesi gereken adres kamudur. Kamu da bunu yaparken, vatandaşı etkileyecek alanlardan değil, kendi iç israfından, kaçaklarından ve harcama disiplininden söz ediyor olmalı.
2024 bütçesini neredeyse 2,5 kat arttırmış ve bu haliyle faturanın vatandaş tarafından ödenmesini bekleyen, ama vatandaşı geliri eritilmiş, aşırı borçlanmış ve gelirini yaşamsal ürünlere harcayan bir yapı sergileyen ülkenin artık kemer sıkmada vatandaşı adreslendirmesi mümkün değildir. Çünkü pratikte uygulaması yoktur.
Şayet bu haliyle tekrar vatandaşa yönelik bir kemer sıkma politikası uygularsanız, sadece kayıt dışı ekonomiyi ve merdiven altı üretimi desteklersiniz. Bu nedenle ekonomi yönetimi kamunun kemer sıkmasından başlamak zorundadır.
İhtişamdan, gereksiz harcamalardan, akıl dışı adına proje denilen, ama finansmanı düşünülmediği için şımarık fikirlerden öteye gitmeyen yaklaşımlardan, üç beş katı maliyetine yapılan işlerden meselenin kapısını açmalıdır.
Şayet bu ülkede kamu yönetiminin gereksiz harcamaları kısılırsa, istismara neden olan kaçakları engellenirse, adaletli bir harcama politikası oluşturulursa, kıt kaynaklar akılcı işlere yönlendirilir ve vatandaş rahatlatılarak iç piyasa hareketlendirilir ve bu yolla vergi geliri elde edilmesi hedeflenirse, Türkiye’nin içinden bir Türkiye daha çıkar.
Şeffaflığı ortaya koymuyorsanız, bütçe harcamalarınızın sonuçlarını mercek altına almıyorsanız, kaçakları engellemiyorsanız, şatafata varacak başlıklara neşter vurmuyorsanız, boğazından kestiğiniz ama daha çok vergi vermesini istediğiniz vatandaş gerçeğiyle bu işin içinden çıkmak mümkün değildir.
Evet kemer sıkmak gerekiyor. Ama bu sefer sıra kamuda...
[email protected]