Arka arkaya zamların sıralandığı ve yapıya baktığımızda daha da devam edeceği görülen, ama enflasyonun da düşeceği iddia edilen bir ekonomi fotoğrafı içinde, vatandaş açısından konu git gide içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Kimsenin gelirinin arttırılmadığını, her fırsatta enflasyonla mücadeleye atıfta bulunulan bir ortamda, bütçe açıklarının temel sebebi de tartışılmıyor; kamunun içinde bulunduğu büyük israf da...
Hatta gelirlerin satın alma gücü erirken, durdurulamayan fiyatların ve maliyet artışlarının yok sayıldığı bir akıl tutulması içinde, insanlardan mucize yaratmasını bekliyorlar. Oysa ekonomide mucize diye bir şey yoktur.
Eriyen rezervlerin dolar / TL üzerindeki baskısı her geçen gün artarken, elde avuçta kalanı kura basarak fiyat konuşuyor olmak, enflasyonun altında faiz verirken TL mevduatların artacağını hayal etmek gerçekten çizginin aşıldığını gösteriyor.
Bir tarafta hem ekonomik zorluklar olduğundan bahsedip, hem de tüketilen başlıkların ağırlığını yok sayarak güçlü ekonomi söylemleri geliştirmek, cehalet değilse de kötü niyetten ibaret bir durumdur.
Ülkede bir şeyin fiyatı artıyor sebebi ya fırsatçılar ya da uluslararası piyasadaki fiyat gelişmeleri... Daha petrol üzerinden gelecek baskıyı bile enflasyon hesaplarının üzerine koymayan, elinde bulunmayan parayla kuru tutmak için faturayı arttırdığını fark etmeyen bir zihniyetin ülkenin tüm fedakarlığını tüketiciden bekliyor olması, geçtim sorunun halledilmesini, sonuç vermeyecek bir hayal kurmaktan öte bir tavır değildir.
Gıda fiyatları dünyada gevşemeye devam ederken, dönemsel kısıtlı komik artışlardan medet umarak gerekçe üretmeye çalışmak, hakikaten acınacak bir duruş örneğidir. En çok tükettiğimiz başlıklardan biri olan gıda fiyatlarında, Mart ayı itibariyle dünyada yüzde 7,7’lik bir oran varken, bizde yüzde 70,5 seviyesinde açıklanmasını en azından düşünmeyi bile denemiyorlar.
Ayrıca satın alma gücü yüksek ülkelerde, insanların toplam gelir harcamasında bunların payı gerçekten genel hayat standardına etki etmeyecek yüzdelerde. Ama biz biliyoruz ki açlık sınırında ya da altında yaşayanlar insanlar, ceplerindeki paranın yüzde 60’ını buraya yönlendirmek zorunda kalıyorlar.
Bayram gelmiş insanlar evlerine alacakları çikolatanın, şekerin ya da torunlarına verecekleri harçlıkların hesabını yaparken, bunları ikramiyelerle geçiştiriyor olmak, bir ülkenin ancak utancı olabilir.
Çözüm tüketmemekte, harcamamakta görenler, tüketim başlıklarındaki sınırın artık yaşam gerekliliklerine geldiğini ne zaman görecekler? Halen oturmuş koca koca laflarla kimsenin geçeği olmayan hayal mahsulü politikalar anlatıyorlar. Gerçek ise indi bindi 15 TL, ekmek 10 TL. Uyanın artık...
[email protected]