Emeklinin sefalet rakamlarıyla yaşamasını isteyenler durumu açıklayamayınca ve istenen ücret zamlarını yapamadıkça, medya üzerinden algı dağıtma oyunu oynamayı derinleştiriyorlar. 10 bin TL ile emeklinin yarısının yaşadığı gerçeğinin üzeri örtülmeye çalışılırken, bir yandan da daimi olarak oyalanacak bir konu icat ediyorlar.
Temmuz 2023’ten beri, yani 7 bin 500 TL’ye zam beklentisinden bu yana, önce kök ücretlere zam yapılarak paranın aynı kalmasını, ama bununla birlikte zam verildiği duygusunu aşılamaya çalıştılar.
Elbette çare olmadı ve sonra ‘üzerinde çalışıyoruz’ mesajlarıyla bir süre daha geçirdiler. Ardından Ekim ayı yaklaştıkça ikramiye meselesi ortaya atıldı. İkramiyenin ne kadar olacağı konusundaki tartışmalarla süre kazanılıp, çalışan çalışmayan tartışmasıyla konuyu düşük maaştan uzaklaştırdılar.
Yılın sonuna doğru çalışan emeklilere de ikramiye vererek işi yine müjdeye çevirdiler, ama maaşlar halen 7 bin 500 TL olmaya devam etti. Gözler yılbaşına çevrildi ve gerekli rahatlamanın yapılacağı sözleriyle yılın sonu getirildi.
Asgari ücrete yapılan yüzde 49 zam bile tartışılırken, yüzde 33 zam vererek 10 bin TL ile konuyu kapattılar. Hatta sonradan ‘gönlümden koptu’ kriteriyle zam oranları yüzde 49’a çıkarıldı, ama 2023 yılındaki kök maaş uygulamasına benzer yöntemle, yine kimsenin maaşı değişmedi.
10 bin TL emekli maaşını göz ardı edemezsiniz. Çünkü iki emekliden biri bunu alıyor ve bu rakam şu anda 16 bin 500 TL’ye ulaşan açlık sınırının oldukça altında kalmış durumda. Asgari ücretten fazla emekli maaşı alanları, onun altına ittikleri gibi, şu an açlık sınırına ulaşmaya çalışır hale getirdiler.
Yine bir seçime doğru ilerlerken, şüphesiz mesele kamuoyunun gündeminden düşmedi. Şimdi de önümüzde bayram vardı. İki bayramda toplam alınacak ikramiyeler yine gündeme taşındı. Lakin maaşlardaki artış talebi yine yok sayıldı.
Önce yüzde 50 zam yapıldı algısıyla 3 bin TL’yi tatminkar buldurmaya uğraştılar. Hatta yeterli gelmeyince iki bayram toplam 6 bin TL ikramiyeye oynadılar. Ama yine sonuç vermedi. Zira günün sonunda insanlar sefalet noktasında maaş almaya devam ediyordu.
Seçimden önce mutlaka bir şey yapılacağı söylentileriyle bir süre daha kazandıktan sonra Ramazan’a ulaşıldı. Ramazan ayı harcamaların arttığı, herkesin gücü oranında sofrasını biraz daha zenginleştirmeye çalıştığı bir özellik sergiler.
Şu anki maaşlar bundan son derece uzak. Ramazan ayını ikramiye havucuyla geçirmek mümkün değildi. Zira hemen arkasından seçim vardı ve emekli çok kızgındı. İşte bunun ardından yeni bir başlık bulundu.
Son algı dağıtmanın adı promosyon. Emekli maaşlarının hangi bankaya taşınırsa, ne kadar promosyon alınacağı haberleriyle bankalarla emeklileri karşı karşıya getiriyorlar. Oysa kendi içinde bu etik problemleri de yaratıyor.
Geçen sene bir bankadan promosyon alıp, taahhütte bulunanlar, ‘taahhütlerini bozarak başka bankaya geçerse promosyon alır mı’ sorusu ile hem alanın, hem sektörün, hem de sözleşmeye uyum ilkesinin zedelenmesine yol açıyorlar. Yani insanlara sözlerini bozduruyorlar.
Sonuç mu? Emekli maaşları halen sefalet düzeyinde ve 10 bin TL olarak uygulanmaya devam ediliyor. Dert ne? Seçimi atlatmak. Şimdi sorular şunlar: Kim kimin için var? Vatandaş seçime kadar kandırılacak bir faktör müdür?
Kandırıldığında geçim problemi ortadan kalkıyor mu? Her geçen gün yeni ürün zamlarıyla muhatap olan, satın alma gücü eriyen emekliyi oyalayarak kendi perişanlığında yaşamasını sağlamak doğru mudur?
Tüm bunları yaparken de, anlaşma bozmayı normal hale getirmek, bankalarla emeklileri, emeklilerle emeklileri karşı karşıya bırakmak normal midir? Nasıl bir oyun oynanırsa oynansın sonuç değişmiyor. 16 bin 500 TL açlık sınırı, 10 bin TL emekli maaşı. Buna itiraz etmiyorsanız, sonrasında yakınmayın.
[email protected]