Hafize Gaye Erkan’dan Merkez Bankası Başkanı’na mesaj var: “Hayat çok pahalı ve vatandaşın artık kemer sıkacak hali kalmadı.” Merkez Bankası Başkanı mesajı alır mı bilinmez, ama Hazine ve Maliye Bakanı’nın hiç üzerine alınmadığını görüyoruz.
Çünkü aslında bu ileti tam da kendisine yönelik yapılmış gözüküyor. Gözüküyor diyorum, çünkü bununla ilgili de şüphelerim var. Bu kadar yakın çalışma arkadaşlarının birbirine röportaj ve medya üzerinden ileti yollaması garip kaçar.
O zaman belki de, bu halkla ilişkiler çalışması daha çok, yakın çalışma arkadaşının üzerindeki baskıyı azaltmak, seçim üzeri yapılan ve yapılacak uygulamalar konusunda ‘anlıyoruz ama başka çare yok’ mesajını vermek içindir.
Merkez Bankası Başkanı’nın ev kiralarından süt fiyatına, apartman görevlisi Sadık Ağabey ile olan diyaloglarından vatandaşın kemer sıkacak hali kalmadığına kadar her satırıyla oya gibi işlenmiş bir kelimeler manzumesi gündeme oturdu.
Oysa bunun versiyonlarını biliyoruz. Mesela Cumhurbaşkanı çıkıp emeklilerin maaşının niye düşük olduğunu, hatta niye bazılarına ikramiye verilip verilmediğini sormuyor mu? Dip notta ‘kim yaşatıyor benim vatandaşıma bunları’ duygusu veren bir PR çalışması...
Fakat temenniler ekonomisinden algılar ekonomisine geçtiğimiz, ama ekonomiyi düzeltmek için hamleler yapılırken, ekonomiyi yönetmek ve kalıcı çözümler bulmak adına hiçbir şeyin yapılmadığı bugünkü uygulamalarda durum hızla sıkıntılı bir noktaya gitmiş vaziyette.
Gerçek şu ki, TÜİK verileri tartışmadan, planlı bir ekonomiye geçmeden, üretimi esas almadan tüm bunları aşabilmek mümkün değil. İç piyasayı sıkacağını söylemek, ancak geliri yüksek, satın alma gücü var olan ve tasarruf sahibi insanların çoğunluğunu oluşturduğu, kalanların da desteklendiği ülkelerde mümkün olabilir.
Bizim ülkemizin genel durumu ‘fakir bile değil. Hem fakir hem borcu, satın alma gücünü yitirmiş ve her gün biraz daha yitirmeye devam eden, işini kaybetme korkusuyla yok fiyatına çalıştırılan, aşırı borçlu yapıdaki bir vatandaş grubuna daha fazla baskı yapamazsınız.
Süt fiyatları üzerinden TÜİK aklamacası oynamak yerine, süt fiyatının ne zaman düştüğünü söylesenize... Süt fiyatları düşüyormuş da, TÜİK artış ortaya koyuyormuş. Yapmayın bunu. İnsanların zihniyle alay etmeyin. En son süt fiyatlarının ne zaman düştüğünü gördünüz? Elbette aldığınız gerçekten süt ise...
Günün sonunda bu tip röportaj gelişmiş ülkelerde sonuç verir. Ama her şeyini kaybetmiş, geçinemeyen, açlık sınırının altında yaşayan oranı yüzde 80’lere vurmuş bir ülkenin fotoğrafı içerisinde ‘seni anlıyorum’ oynamak çok da etik olmuyor. Hele ki, ekonomi yönetiminin bir parçası iseniz.
Şu bir gerçek ki, Türkiye’de vatandaşın dayanacak gücü kalmamıştır. Firmaların finansmandan ihracatta rekabete kadar yakıtı bitmiştir. Önümüzdeki dönem, doğru değişimler yapılmazsa da kayıtdışı ekonominin beslendiği, işsizliğin ya da kayıtlı işsizliğin düştüğü, buna karşılık yurttaşın maliyetini arttığı bir döneme gebedir. Birbirimizi kandırmayalım.
[email protected]