Seksenler dizisinde bir karakter vardır. Tiyatrocu Niyazi... Pastaneci Sami Usta’dan açık hesap yer; içer, sonra Sami Usta hesabı kapatması gerektiğini hatırlatınca tirat atardı: Bir çocuk ağlıyordu.... Sami Usta da dayanamaz ve konuyu kapatırdı.
Sokağa çıktığınızda vatandaş ile ekonomi yönetimi arasındaki ilişki de buna döndü. Vatandaş ne kadar zor durumda olduğunu anlatmaya çalıştıkça, önce ağlamaya başlayan, sonra da hızını alamayıp, dünyada insanların ne kadar zor durumda olduğunu dile getiren yetkililer ile muhatap oluyor.
Biliyorsunuz bu zeminde çıta aşıldı. Ne uzayan kuyruklar, ne açlık, ne sokaklara dökülenler, ne de perişanlıkları kaldı gelişmiş ekonomilerde yaşayanların. Bu halimizle durumumuza şükretmemiz gerektiği bile dile getirildi.
Çok haksız değiller aslında. Son bir haber yayınlandı. Konu ABD’deki tüketicilerin fiyat artışlarıyla ilgili yaşadıklarıydı. Haber, Wall Street Journal Gazetesi’ne ve onun fiyatlar üzerinde yaptığı bir araştırmayla ilgili.
Bu habere göre, Amerikalı tüketici fiyatlardaki artışa henüz alışamadı ve bu da onun satın alma hareketini frenliyor. Düşünün ki, parası var ve satın alma yaparken imtina edebiliyor. Birinci detay bu. Yani bizi kıskanması gerekenlerin parası cebinde, bankanın olanak tanıdığı ölçüde kredi kartında değil.
Dönelim habere... “ABD Merkez Bankası (Fed) enflasyonla mücadeleden memnun olsa da WSJ’nin yaptığı ankete göre katılımcıların 3’te 2’si gidişatın iyi olmadığını düşünüyor. Ücretler ve harcamalar artsa da ankete katılanların 4’te 3’ü son yıllardaki fiyat artışlarının hane halkı gelirinde yaşanan artışı geride bıraktığını söylüyor.”
Düşünün bunu ülkesinde enflasyon gerçek açıklanan, pandemide cebine trilyonlarca dolar para konulan ve enflasyonun üzerinde zam alan insanların yaşadığı ülkede belirtiyorlar. Dönün bir de bizdeki durumu düşünün.
Son 4 yıllık fiyat değişimlerinin ortaya konulduğu araştırmada, seçilen ürün fiyatlarının zam ortalamasına baktığınızda süt yüzde 20,7 ile en az, protein barı yüzde 81,7 ile en yüksek zam gören ürün olarak ortaya konuluyor. Yaklaşık 4 yıllık ortalamalarda da ürünlerin yüzde 50 civarında fiyatının arttığını görüyoruz.
Peki bahsettiğimiz fiyatlar ne? Mesela deodorant 2020 yılında 4,68 dolar iken, 7,43 dolar olmuş. Yüzdesel olarak değişim dört yılda yüzde 58,76 ama bunu bir de aldığı ve tükettiği aynı para birimleri mukayesesi ile yaptığınızda bizim için 7,43 TL’ye deodorant alabiliyor demektir ve bu fiyattan şikayetçi.
Benzer bir mukayese haberi toparlayan Habertürk tarafından bizde de yapılıyor. Son 4 yıllık fiyat değişimlerine baktığımızda (Migros fiyatları esas alınmış) 2020 yılında 21,9 TL olan deodorant, 2024 yılında 195,95 TL fiyatına ulaşmış ve aradaki değişim yüzde 794,7.
Bu arada sahte bir enflasyon rakamıyla son 3 yılda zam almış, ardından bu sene o sahte rakam bile dikkate alınmadan hedeflenen enflasyona geçildiği açıklanarak, inanılmayan enflasyonun bile altında zam verilmiş, pandemide tamamen yalnız bırakılırken, kredi kartı ve kredi borcu da patlamış bir tüketiciden söz ediyoruz.
Bizim listedeki zam aralığına baktığımızda en düşük yüzde 367 ile domates salçasında, en yüksek yüzde 935 ile bir kilo az yağlı dana ette. Listedeki ortalama artışlar da yüzde 500’ler civarında.
Şimdi soru şu: Her fırsatta dünyanın süründüğünü söyleyen siyasetçilerimiz bunu da yanıtlasınlar: Amerikalılar ağlıyorsa, biz ne yapalım?
[email protected]