İnsanların geçinebilme kabiliyetlerini tamamen yitirdiğinin en açık kanıtı, memurlara büyükşehir tazminatı ile ilgili süren çalışmalarla resmen itiraf edilmiş oldu. Düzenleme yapılsa da yapılmasa da bu bir finansal açmaz yaşandığının en açık kanıtıdır.
Daha önce İstanbul’a taşınacak BDDK personeliyle ilgili gündeme gelmişti. Sonra tepkiler üzerine geri çekildi. Ne idi o? En düşük BDDK çalışanı maaşının 40 bin TL olduğu bir yapıda, İstanbul için ek 45 bin TL öngörüldü.
Herkes nedense böyle bir düzenlemenin yapılışına itiraz etti. Oysa fotoğrafın tersten okunması gerekiyordu. Şimdi bir çalışma yapıldığı ifade ediliyor ve 30 büyükşehirde çalışan memurlar için adının ne olacağı bir kenara, büyükşehir tazminatı ya da farkı öngörülüyor.
Buna karşı çıkmamak lazım. Aksine meselenin sadece memurlarla değil, ülkede yaşayan herkesle olduğunu tartışmaya açmalıyız. Yani bu 30 büyükşehirde yaşayan memur ile esnaf, öğrenci ile emekli, çalışan ile işsiz ekmek ya da kiraya farklı fiyat mı ödüyor?
Hatta tartışmanın boyutlarını biraz daha geliştirmek şart. Eskiden Anadolu’da yaşam daha kolaydı. Zira birçok kişi çiftçilik ile uğraştığı ya da maliyetleri daha yönetilebilir olduğu için görece rahat geçinebilirdi. Orada ise gelir azdı. Mesele tam da bu işte. Ne kadar gelirinizin olduğu önemli değil, giderinizle geliriniz arasında bir dengenin olup olmadığı esastır.
Fakat bugün geldiğimiz noktada köylerin bile mahalle statüsüne kavuşturulup, emlak vergisi alınan bir yapıda olduğunu düşünürseniz, giderler arasında çok büyük farklılıklar da bulunmuyor. Sadece orada yaşayan insanların tüketim ihtiyaçlarından kaynaklanan farklar var. Örneğin köyde sinema yoktur ve sinemaya gitme ihtiyacı da hasıl olmaz.
Ama bu köyde sinema olmamasını gerektiriyor mu? Aksine sosyal aktivitenin oraya da gitmesi gerekir. Eski yılları hatırlayanlar tiyatroların turnelere çıktığı dönemleri bilecektir. Giderdi ve kapalı gişe oynardı. Şimdi tiyatrolar, maliyetleri nedeniyle bunu bile yapmakta zorlanıyorlar.
Özetle bir şeyin tüketilmiyor olması, onu ihtiyaç yapmaktan çıkarmaz. Ona mahrumiyet denir. Öte yandan elma fiyatına bakın. Hatta karpuz fiyatlarına... Neredeyse Anadolu’nun küçük şehirleri ile büyükşehirler arasında fark kalmadı.
Kiralar görece daha düşük gözükür ama oranın da gelirleri düşük olduğundan, tüketim aşamasında aynı şiddetli etkiye neden olur. Günün sonunda BDDK üzerinden gidersek, 85 bin TL İstanbul’da minimum maaş olarak, düzenleme ertelense bile itiraf edilmiştir.
Son yapılacak 30 büyükşehir düzenlemesi hayata geçer mi, geçmez mi bilinmez. Ama geçmeli, hatta tüm meslek grupları için de, öğrenci ve emekliler adına da tartışılan bir konu haline dönüştürülmelidir.
İnsanını yoklukla terbiye edip, sonra buna şükretmesini beklemek yöneticilik değil, sadece sürekli fakirliğe razı etmiş idareciler anlamına gelir. Büyükşehir tazminatlarını gündemden düşürmeyin. Çünkü bu kriter sizin tüketici kalabilmenizin de anahtarını oluşturuyor. Yoksa açlık sınırında debelenip durursunuz.
[email protected]