Bir tüketici boykotu 20- 21 Nisan 2024 tarihine damgasını vurdu. Öncelikle bunun tarihe not düşülmesi gerekiyor. Çünkü kendiliğinden oluşan bir reaksiyonun, tepkinin son derece önemli olduğunu ve önümüzdeki süreçte birçok başlıkta önümüze geleceğini düşünüyorum.
Tüketici tepkisinin sergilenmesi adına son derece kıymetli. Ama bunun önümüzdeki aylarda farklı başlıklarda daha çok karşımıza çıkacağını düşünürsek, meseleyi sadece tepki boyutuyla değil, bilinç düzeyinde de ele almamız gerekiyor.
Son derece haklı bir çıkış olmakla birlikte, burada önemli bir bilinç sorunu olduğunu görüyorum. Ne yapıyor tüketici? Tepkisini göstermek adına bu iki gün, yüksek fiyatlarla muhatap olduğu başta restoranlar olmak sosyalleştiği alanlara gitmiyor.
Güzel mi; güzel; ama eksik. Seksenler dizisinden bir sahne paylaşayım size. Seksenlerin ortasında et fiyatlarında anormal bir artış olur. Artık vatandaş fiyatlara yetişemeyince, mahallenin kadınları organize olup, Kasap Bahtiyar’ın dükkânına doğru yürüyüş yapıp, protestolarını dile getirirler.
Aslında Kasap Bahtiyar tanıdıkları, sevdikleri biridir. Mahallenin bir ferdidir. İyi günde, kötü günde aynı safta yer aldıkları, aileden bir karakterdir. Ama artan fiyatlar cana tak edince, tepkilerini Kasap Bahtiyar’a yönlendirirler. Kasap Bahtiyar da der ki “Ben ister miyim daha pahalı bir ürün satmak? Ama bu zamları ben yapmıyorum ki...”
İşte bu hafta sonuna damgasını vuran boykotu da buradan okumak lazım. Her ekonomide bir takım fırsatçılar olabilir. Bunları denetlemek elbette ilgili kurumların görevidir. Ama o denetime gerek kalmaksızın, zaten insanlar o mekânlara gitmeyerek, alışveriş yapmayarak tepkilerini gösterirler ve sorun kendiliğinden içinde çözülür.
Fakat bir ürünün fiyatı, üç aşağı beş yukarı her gidilen ya da hizmet satın alınan noktada aynı oranlara çıktıysa, orada fırsatçılıktan değil, maliyet artışından söz etmek gerekir. Kasap Bahtiyar’ı hedef tahtasına koyarak bu işi çözemezsiniz.
Bir ürünün pahalı olması ile fiyatının yüksek olması arasında fark vardır. Öncelikle bir ürünün ucuzluğunun cebinizdeki para ile doğru orantılı olduğunun altını çizeyim. Ama pahalı olması başka bir anlama gelir.
Normal değerinin çok üzerinde bir fiyata satılıyorsa, yani yüksek kazanç beklentisiyle hizmete sunulan bir mal ya da hizmet söz konusuysa o ürün pahalıdır. Ama fiyatı yüksek ile pahalılık aynı manâya gelmez.
Çünkü fiyatın yüksekliğinde aşırı kazanç yoktur. Maliyetlerdeki yükselmeden dolayı birim değer artmış, aynı kazanç oranıyla, hatta tüketicinin ulaşabilmesi için, genellikle daha az kâr marjlarıyla hizmete sunulur.
Her ikisinde de fiyat ulaşılamayacak oranda yüksektir; ama birinde aşını kâr beklentisi, diğerinde yükselen maliyetler gerçeği vardır. Yani birincisinde fırsatçılıktan, diğerinde maliyetlerden ve satın alma gücünün buna yetişememesinden söz etmek gerekir.
Bugün ülkemizde yaşanan, istisnai durumları bir kenara bırakırsak ikincisidir. Yani boykot ettiğiniz Kasap Bahtiyar’dır. Ama buna neden olan yanlış politikalar uygulayan ekonomi yönetimidir.
En bilindik örneğiyle akaryakıt fiyatlarına kızıp, pompacıya tepki göstermeyin. Tepkiyi muhatabına teslim edin. Aksi takdirde siz tartışırken, o tüm hatasına rağmen, tereyağından kıl çeker gibi aradan sıyrılır.
[email protected]