Seneyi tamamlarken, açıklanan asgari ücret, ardından gelecek memur ve emekli maaşları, hatta dul ve yetim aylıkları, gazi maaşları da dahil her biri hakkında bir fikir verdi. Anlattığı şu: Enflasyon karşısında yalnız bırakıldık.
Tıpkı pandemi sırasında bırakıldığımız gibi... Enflasyonun üzerimizdeki yıpranmasını yok sayıp, gelecek dönemde de üç katına çıkarılan bütçenin tüm masraflarını karşılamamızı istiyorlar. Yani talep ettikleri dahi verdiklerinden fazla.
Bu şartlar altında dönüp, insanlara ‘bütçe yapın’, ‘harcamalarınıza dikkat edin’ diyemeyeceğim. Çünkü ortadaki fotoğraf, vatandaşın kaldırabileceğinden çok daha büyük bir yükü omuzlarına yüklüyor.
Bir tarafta kağıt üzerinde yaratılan, hatta düşürülmesi planlanan bir yaşam maliyeti, diğer tarafta durmaksızın artan bir satın alma gücündeki erime... Elbette bunun doğal sonucu olarak da krediye ve kredi kartı batağına saplanan bir tüketici gerçeği.
Öncelikle ekonomi yönetiminin açıkça bilmesi gerekiyor ki, 2024 senesinde yurttaş ekonominin içinde yok. Hani enflasyonla mücadele etmek için gelirini kıstığınız, kredisini tıkadığınız ve taksit olanaklarını da elinden aldığınız vatandaş var ya, bu şartlar altında ne yazık ki kayıt dışı alanlardan alım yapmaya yönelecek.
Bunu etik bulmayabilirsiniz. Fakat aç kalmamak için ekmek almanın, dinen bile af gördüğü bir ortamda, tezgahtan, yerden, semt pazarındaki kayıtsızdan mal almasını kınamak değil, anlamak ve sorunu çözmek zorunda olan taraftasınız.
Vatandaş, 2024 yılında bu oyunun içinde olmayacaktır. Olmadığı gibi muhtemelen sağlıksız gıdaları çocuklarına yedirmek, sonrasında gelen hastalıklarla uğraşmak, silginin kontrol edilmeyenini almak ve çocuğunun sağlığını riske atmak durumunda kalacaktır.
Çünkü bu şartlar altında vatandaşa yüklenerek gidilecek yol kalmadığı gibi, esnafın, çiftçinin, hatta fabrika sahibinin bile içinden çıkamayacağı şartlara imza atar hale geldik. Türkiye ya silkelenip, içteki toparlanmayı sağlayacak ve orta vadede ekonomiyi toparlayacak gerçekçi bir program yapacak ya da iş, tam içinden çıkılmaz hale gelecek.
Rakam tutkusuna kapılmış bir ekonomi yönetimi, vatandaşın harcamasından kaynaklanan bir enflasyon olduğunu düşünüyorsa, bunu raporlarına yansıtıyorsa, önlemlerini buna yönelik alıyorsa, ama vatandaşın geliri açlık sınırıyla rekabet halindeyse, o ekonomiden sonuç bekleyemezsiniz.
Günlük bir takım kağıt üzeri başarılara imza atarsanız da, bu sadece biriken sorunlar ve artan faturalar yumağından başka bir şey değildir. Mehmet Şimşek ve ekibi, tüm dünyanın iç pazarla dönmeye çalıştığı bir ortamda hem vatandaşı yok ediyor; hem de iç pazarda hacim şansı bırakmıyor. Kime?
Dünyada rekabet edemeyen ve daralan pazarda tutunma sorunu yaşayan ihracatçı firmalara. Peki bu ne demek? Açlık sınırında çalıştırmayı reva gördüğünüz insanların, bir de işsiz kalması anlamına geliyor. Şüphesiz niyetiniz bunu görmek ve çözmekse, haberiniz olsun.
[email protected]