Ülkede sosyal devlet ilkesinin en önemli başlıklarından biri haline gelen sağlık hizmeti ve yıllarca ödenen prim ve çalışma yükümlülüğüyle doğan emekli aylıkları, iyice iane gibi görülmeye başlandı.
Sanki bu hizmeti vermek için dolaylı yoldan vergi toplamıyormuş gibi, her şeyden yakınan ama yönetmek adına adım atmayan bir ekonomi yönetiminin gölgesinde her geçen gün daha büyük iktisadi açmazlara yönelen bir vatandaş gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Önce işsizlerden genel sağlık sigortası primi istediler. Dünyanın en garip uygulamasıydı. Zaten gelirini kaybetmiş bir kişinin, sosyal devlette sağlık hizmeti için para ödemesini istemek çok garip, Üstelik çalıştığı süreçte sadece işsizlik maaşı ödemek için para kesmiyorsunuz.
Fonun çok küçük bir kısmı işsiz kalana maaş olarak gidiyor. Geriye kalan büyük fonu işverene destek diye kullandırmak işyerine, işsiz kalan insanların sağlık hizmetlerini finanse edebilirsiniz.
Aslında sosyal bir devlet tanımında bunun dahi yeri yok. Kısa süre içinde o insanları tekrar çalışır duruma getirmeniz gerekiyor, ama daha pratik bir yöntem buldular. İş aramaktan ümidini kesenleri işsiz saymayacak kıvama getirdiler meseleyi.
Nitekim geliri olmayan insanlar, bu rakamları ödeyemediği için her seçim döneminde affedilen, hatta silinen alacaklara şahit olduk. Arada yapılandırmaya başvuranlar ise borcu kabullendiklerinden ödemek durumunda kaldılar.
Sonra işler daha da sıkıştı ve şimdi insanlara cep telefonlarından mesaj atarak e-hacizle tehdit eder noktaya ulaştık. Düşünsenize, zaten talep etmenizin tartışmalı olduğu bir konuda, insanları tehdit ederek tahsilât yapmaya uğraşıyorsunuz.
Hem de ülkenin en büyük kamu işlerini yapanların vergilerini, ana parasıyla birlikte sildiğinizin konuşulduğu bir ortamda. Fakat son hamle durumun ekonomik olarak çok daha sıkıntılı bir aşamaya geldiğini gösteriyor.
Başta emeklilerden de genel sağlık sigortası alınması teklif olarak sunuldu. Bu işsizden para istemekten daha kabul edilemez bir başlıktı. Çünkü zaten yükümlülüğünü yerine getirip, primlerini ödediği için emekli olmaya hak kazanmış, bu sayede de sağlık hizmeti almak doğal bir kazanımı olan insanlara dönüp tekrar ‘prim öde’ diyorsunuz.
Bu işin doğasına da mantığına da ters. Toplanan paraları kötü yönetmiş olmak ya da tahsil edememek, kayıt dışını önleyememek senin yükümlülüğün. Sana yıllarca para ödemiş insanların değil. Neyse ki şimdilik konu rafa çekildi.
Ama yetinmiyorlar. Düşük prim ödemesi sisteminin tanıtımını yapmaya başladılar. Esnaftan, çiftçiden 12 bin 500 TL maaş ödenen ortamda 6 bin 900 TL prim tahsil etmeye kalkınca elbette insanlar işin içinden çıkamadı ve yine alacak birikmeye başladı.
Buradaki mantıksızlığı sorgulamayan ekonomi yönetimi ise Çalışma Bakanlığı’nın üzerinden esnaf, sanatkâr, çiftçi ve mevsimlik çalışanlara bu yöntemi öneriyor. Ülkenin taşıyıcı kolonları düşük gelirli insan noktasına getirilmiş, bunun hesabını vermiyor, halen tahsilât peşinde…
Muhtemelen burada da GSS uygulanan işsizlerdeki gibi kriterler belirleyecekler. O süreçte evinde televizyon olanı bile zengin saydıklarını ve prim istediklerini, bu yöntemi de halen kullandıklarını hatırlatırım.
Peki sonuç ne? ‘Sen ne ödeyebilirsin’ diye meseleye yaklaşan ekonomi yönetimi ülkenin esnafını, sanatkârını, çiftçisini, mevsimlik işçisini dar gelirli hale düşürmüş, bunun utancını yaşamak bir yana tahsilât peşinde koşuyor.