Türkiye 2024 yılında yüzde 3,2 büyüdü. Büyüdü büyümesine de, detaylara baktığımızda halen hane halkı tüketimle şiştiğimizi görüyoruz. Büyüme detaylarına baktığınızda hane halkının ağırlığı yüzde 2,3. Net ihracat ise olumsuz yönde etki ederek, aslında ekonominin deşifresini bize yapıyor.
Peki IPSOS’un araştırmasına göre, gelirinin yüzde 83’ünü gıdaya harcamak zorunda olan bir vatandaş tüketimle nasıl ülke büyütüyor? İşte asıl dramatik durum burada başlıyor. Çünkü esasen tüketimden değil, belki de daha az gramaja ürüne ulaşarak, daha çok para ödeyerek, sanal bir tüketim fotoğrafı veriyor.
Tüm bu unsurlar görmezden gelinirken, elde edilen ve Türkiye’nin normalde ihtiyacı olan minimum seviyesinin yüzde 60’ı kadar büyümeden başarı söylemi çıkaran ekonomi yönetimini de ayrıca kutluyorum.
Fakat detaylarına baktığınızda ortada kutlanacak bir durum olmadığını da görüyoruz. Belirttiğim gibi, tüketerek değil, daha çok para harcayıp, daha az mal ve hizmete ulaşarak mağduriyetiyle rakam yaratıyor.
Ne var ki bu gerçekler dahi görmezden gelinerek kişi başına tüketim üzerinden yine gereksiz ve aşırı değerli TL’den kaynaklanan rakamlar ve düşük tutulan kur üzerinden zenginleşme methiyeleri yapılmaya başlandı.
Türkiye’nin artık ‘yüksek gelirli’ ülkeler seviyesine geçtiğine dikkat çekildi. Rivayet o ki kişi başına milli gelir 15 bin 463 dolara çıktı. 13 bin dolar seviyesindeyken kuru 23 TL’den almıştı, buradaki kur da takdirinize kalmış.
Düşünsenize bir ülke bu kadar kısa bir süre içinde ihtiyacı olan büyümenin yarısıyla zenginleşti, ama eş zamanlı olarak faiz ödediği rakam, bütçe açığı iki katına çıktı. Hangi koşullarda? Tahsil ettiği vergi yüzde 62 artarken…
Ülkede rakamları bir kenara koyarsak, makroda karşılığı olmadığı açık da, mikroya bakarsak durum ne? 18 bin TL ortalama ile emekli maaşının alındığı, 30 bin TL ortalamanın ücret haline döndüğü, nüfusunun büyük bir kısmının da açlık sınırı olan 23 bin TL’nin altında gelire sahip olduğu, 75 bin TL’lik yoksulluk sınırının yakınından bile geçmediği bir ortamda.
Gerçekten neresinden bakarsanız bakın bir Aziz Nesin hikâyesine benziyor. Korkuyorum bu kadar büyük bir sefalet çekip, 4 trilyon TL’ye yakın kredi borcu olan bir vatandaşa yakında varyemez sıfatı takacaklar.
Enflasyonun tüketimden kaynaklandığını düşünen, fiyat artışlarından kaynaklanan fiktif tüketimin varlığını görmezden gelen, yoksulluk sınırına erişemeyen yüzde 90 nüfusunu yok sayan ve Cumhuriyet tarihinin en yüksek maaşlarını verdiğini düşünen bir ekonomi yönetimi, yakında ‘zenginsiniz ama cimri olduğunuz için fakirlik çekiyorsunuz’ gibi bir savla ortaya çıkarsa şaşırmayacağım.
Hakikaten işler kontrolden de çığrından da çıktı. Bir hayal ülkesi yarattılar, insanların zenginleştiğini anlatıyorlar, ama ülkede 14 milyon kişi resmi rakamlara göre sosyal yardımla yaşıyor.
Geri kalan da açlık sınırının altında, yoksulluk sınırına yaklaşmadan gelir elde edip, yüzde 83’ünü gıdaya harcayıp, kişi başına zenginliğini de arttırıyor. Gerçekten iş artık komediye dönmeye başladı.