Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) 2024 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları İstatistiki’ni yayınladı. Ne yazık ki resmi verilerin baz alındığı bu tip araştırmalarda bile ortaya çıkan yoksulluğumuz, ekonomi yönetimi nezdinde gündeme bile gelmiyor.
Araştırmaya göre Türkiye Avrupa’daki yoksulluk riski olan ülkelerin başında geliyor. Düşünsenize ya bir de 2025 gelir artışları ve giderlerimiz karşısında eriyen satın alma gücümüzü de dikkate alsaydı neler olurdu?
Açıkçası ben bu araştırmaya sokaktan karşıyım. Niye derseniz? Verilere göre ülkemizde 18,6 milyon kişi yoksulluk sınırında. Yani resmi rakamları bile kabul ederek çalışma yapılırsa, ülkede her 5 kişiden birinin yoksul olduğu sonucuna ulaşabiliyorsunuz.
Karşı olduğum nokta ise, ülkedeki yoksulluk sınırının, gelirle mukayese edilmemesi… Çünkü bu noktada Türk-İş’e göre ülkede yoksulluk Mayıs 2025 itibariyle sınırının aylık 81 bin 733 TL olduğunu düşünürseniz, ya sınırın çok kalabalık olması gerekiyor ya da daha gerçekçi bir yaklaşımla ülkenin yüzde 70’inin yoksul bile olamadığını ortaya koyuyor.
Peki açlık sınırı ne? 25 bin 092 TL… Ülkede asgari ücretin 22 bin 104 TL olduğunu, her iki çalışandan birinin OECD verilerine göre asgari ücretle çalıştığını, hanehalkı nüfusunun TÜİK verilerine göre 3,1 olduğunu esas alır; bir ailede iki kişiden fazlasının çalışmasının mümkün olmadığını düşünürseniz, yoksulluk sınırının aşımına en az iki maaş daha kalıyor.
Diyeceksiniz ki, asgari ücret gösteriliyor ama daha yüksek maaş alıyorlar. Onun da ortalamasının 30 bin – 35 bin TL bandında… Yani yine iki kişi çalıştığında yoksulluk sınırının altında kalıyor. Elbette giderler karşısında yoksulluk sınırının da mütevazı olduğunun altını çizelim.
Bunun üzerine açlık sınırının neredeyse yarısında maaş alan emeklileri, yevmiye usulü çalıştığı için aylığını asgari ücrete bile getiremeyenleri, işsizleri, bu kadar net geliri cebine koyamayan çiftçi ve esnafı da kattığınızda, nüfusa oranı yüzde 90’ları vurur.
Buna da pek yoksulluk sınırı veya riski denilemez. Bizzat yoksulluğun tanımı gibi bir ülkede yaşıyor, açlık sınırı ile sınava tabi tutuluyoruz. Avrupa şampiyonu yoksulluğumuz bile bizim için iyi bir seviye haline gelmiş.
Çünkü gelirleri söyleyerek sokakta anket yaparsanız, ülkenin yüzde 99’unun yoksul olabilmek için can atacağını hem görürsünüz, hem de zaten bu gelir kurgusunda sağlamasını yaptığınızda anlıyorsunuz.
Daha acısı ne biliyor musunuz? Bütün bu gerçeklere karşılık, insanların geçinme kaygısını umursamayan, halen rakam tutturmaya çalışan, insanları vergi ödemesi gereken, ama beslenmesi, ihtiyaçlarını karşılaması gerekmeyen kişiler olarak gören ekonomi yönetimi zihniyeti.
İnsanı geçim seviyesi olarak nitelendirilecek kriterler ise bize çok uzak hayaller olarak kalıyor. Fakat bu fotoğraf başka bir şey daha söylüyor. Bu tabloyla vatandaşın günü yarına taşıyacak mecali kalmadı. Elbette anlayana…






