Türkiye’de vatandaş geçinebiliyor mu sorusunu yönelttiğimizde ve sokağa çıktığımızda alacağımız cevap tartışmasız belli. Bu ülkede kimsenin geçinemediğini çok net biliyoruz ve geçim zorluğu şiddetini her geçen gün de arttırıyor.
Bu gerçek yokmuş gibi davranmak, tıpkı insanları işsiz saymayarak işsiz oldukları gerçeğini değiştirmediğiniz gibi, onları satın alma gücü yüksek bireyler haline de getirmiyor. Fakat rakamlarıyla koca bir Millet’i boğan istatistik kurumumuz ne yazık ki ekonomi yönetimi nezdinde ve medyayı da kullanarak algı çalışması yapmaya da devam ediyor.
Son olarak 2024 yılına ilişkin Satınalma Gücü Paritesi açıklandı. Ortaya öyle bir performans konuldu ki, çıkan sonuçları baz aldığınızda Türkiye, AB ortalamasında tüketim mal ve hizmetlerde en ucuz ülke sıfatına haiz oldu.
Düz mantık bile yaklaşsanız kabul edemeyeceğiniz bu durum, üstüne bir de haber yapıldı. 36 ülke içinde Türkiye’yi en ucuz gösteren verilerin haberleştirilmiş versiyonuna bakalım:
“Avrupa Birliği ortalamasında 100 Euro'ya alınan ürün ve hizmetlerin aynıları, Türkiye’de yaklaşık 53 Euro'ya denk gelen Türk lirası ile alınabiliyor. Bazı alt gruplarda ise farklılık göze çarpıyor; kişisel ulaşım araçları AB ortalamasının üzerinde fiyatlanırken, alkollü içecekler ve tütün grubu daha düşük kaldı.”
Ne hoş değil mi? Elbette AB vatandaşlarının TL kazanması ya da bizim avro gelirimiz olması halinde yapılacak bir kıyaslamanın bu kadar ucuz bir şekilde sunulması da ayrı bir dram. İşin gerçeği şu: AB vatandaşlarının gelirinden oluşan gideriyle kendi para birimiyle 100 avroya ulaştığı mal ve hizmete, Türk vatandaşı kendi para birimiyle 2 bin 385 TL’ye ulaşır halde demektir.
Çünkü burada gelir ile gider arasındaki birimi ve değeri eşitlemezseniz, böyle hokus pokus göz boyamalara imza atarsınız. Nitekim bunu doğrulayan veri de açıklamada geldi. Doğru bir analiz yaptığınızda Türkiye gerçek satın alma gücü açısından mukayese edildiğinde 100 ortalama AB değerine karşılık 71 birim ile 36 ülke arasında son sırada yer aldı.
Neye göre? Onu da gerçek bir haberden verelim: “Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından ilan SGP'ye göre kişi başına GSYH endeks değeri, 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi için ortalama 100 birim iken Türkiye için 71 birim oldu ve AB ortalamasının yüzde 29 altında kaldı.”
Daha kötüsü bu karşılaştırmalı haberde, hatta aynı haberin içinde bile veri doğru okunsa ortaya çıkabilecek gerçek görmezden geliniyor, baz değer alınarak ekonomi yönetimi tarafından dile pelesenk edilip, satın alma gücümüzün ne kadar yüksek olduğundan bahsedilebiliyor.
Bu ülkede 7 bin 500 ya da 14 bin 500 TL’lik emekli maaşları ile ilgili artış beklentisi sorulduğunda, ülkenin ilgili bakanının ‘Cumhuriyet tarihinin en yüksek maaşı’ tanımlamasıyla konuyu geçiştirdiğine bile şahit olduk. Özetle yok sayılan bir vatandaş, kaybolan bir satın alma gücü, perişan bir Millet ve yok sayan bir ekonomi yönetimi ile karşı karşıyayız.






