Geçtiğimiz günlerde Bürkan Çiftçigüzel’in haberi sitenizde yer aldı. Yapılan analizde, doğru bir ambalajlama yönteminin satışları yüzde 100’e yakın arttırabileceğine dikkat çekiliyordu. Esasen son derece doğru bir tespit.
Çünkü tüketicinin alım kararını etkileyen büyük ölçüde güven duygusudur. Ambalaj da bunu sağlayan unsurlardan biridir. Buna itirazım yok. Ama kıymetli analizden yola çıkarak bir kaç noktanın üzerinde durmak istiyorum.
Öncelikle yapılan araştırmalara yönelik paylaştığı bir tespit bana çok ilginç geldi. Çiftçigüzel ‘yapılan araştırmalara göre tüketicinin satın alma kararını 3 saniye içerisinde verdiğini’ belirten bir tespiti paylaştı.
İşte tam bu noktada konuyu biraz açmak gerekiyor. Ambalaj ile ilgili hususun önemli olduğunun bir kez daha altını çizip, konudan bağımsız bir iki noktayı dile getirmek istedim. Mesela ambalajı yorumlarken, görselliği kadar niteliğine de dikkat etmek gerekiyor.
Her kutu, poşet ya da ürünü içinde tutan şey, ambalaj anlamına gelmez. Mutlaka bunun belli normlarda olmasına, sağlamlığına dikkat etmeli. Fakat daha önemlisi içindeki malı göz ardı ederek, salt ambalaja bakıp karar verilmemeli.
Zira bu ülkede enflasyondan işsizliğe, fiyatlardan alım gücüne kadar her konuyu bize ambalajlayarak sunuyorlar. Genellikle süslü ya da ruhumuzu okşayacak söylemler üzerinden, kendi gerçeklerimize yabancılaşmamız sağlanıyor.
Kredi alırken meseleyi öyle bir ambalajlıyorlar ki, sanki size bedava para dağıtıyorlar. Hatta onlar utanmasalar size harçlık veren ebeveyn konumuna bile geçecekler. Sizi çok sevdikleri için, yayınızda olma duygusuyla kredi dağıttıklarını belirtiyorlar.
Oysa geçtiğimiz günlerde yapılan bir açıklama, Türkiye’de ihtiyaç kredilerinin yüzde 18,3 faiz ortalamasıyla satıldığını ortaya koyuyordu. Yani güzel sözlerle ambalajladıkları borçlandırma işini, ruhunuz incinmeden para satarak size yapıyorlar.
Aynı durum sizi ev sahibi yapmak isteyenler, eski bir reklamdaki gibi otomobillendirme telaşına düşenler için de geçerli. Yıl içerisinde kağıt üzerinde enflasyonu düşürüp, sonra size o oran üzerinden zam yapanlar, resmi rakamları gösterip, bunun bir iki puan üstüne çıktığını bile anlatmıyor mu? Oysa gerçek enflasyonun o olmadığını ya biliyorsunuz ya da harcarken iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Önümüzdeki süreç zor günleri de beraberinde getiriyor. Bunun farkında olarak ambalaja değil, gerçeğe odaklanmanız şart. Yani eskilerin tabiriyle meseleleri yorumlarken, alışveriş yaparken, zam isterken zarfa değil mazrufa bakmalısınız.
Yoksa medya gücüyle ya da size sempatik gelen siyasetçiler kullanılarak çok güzel ambalajlanan meseleler, aile bütçenizde çözemeyeceğiniz sorunlar haline dönüşür. Bu da inanın bana size çok pahalıya patlar.