Türkiye’de vatandaşın kredi borçlusu olduğunu herkes biliyor. Bunun işsizlik, pandemi, alım gücünün düşmesi gibi arka arkaya sayılabilecek bir sürü nedenlerle sorunlu bir tarafı olduğu da, kabullenilmese de yaşanan bir vaka...
Nitekim ödeme güçlüğü düşenlerin sorunlu alacak tarafına atılmaması için aylardır bir mücadele veriliyor. Sürenin üç aydan altı aya çıkarılması, altı ayın üzerine iki uzatma yapılması da bunun göstergesi...
Şimdi bu süre 30 Eylül itibariyle doldu. Dolmasıyla birlikte de vatandaşta tedirginlik yükseldi. Fakat o süreden bugüne gelene kadar ortam da durulmadı. Zorlama faiz düşüşünden, bankaların bilançolarını zorlayacak baskılara kadar bir dizi olay yaşandı.
Peki bugün ne olacak? Mesela faiz oranları düştüğü için, mevcut kredilere bu oranlar uygulanacak mı? Aklınızdan bile geçirmeyin. Zira politika faizinin düşmesi, sadece yeni kredi başvurularında artan risklerin de etkisiyle kredi maliyetlerini arttırdı.
Belki açıktan faiz oranı olarak karşınıza çıkmayacak. Ama dosya masrafından başlayan bir dizi listenin içinde esasen kredinin maliyeti eskisinden daha pahalı hale geldiğini göreceğiz.
Bu aşamada bir kaç soru gündeme geliyor. Mevcut haliyle sıkıntılı durumda olan alacaklar, yani tüketicinin kredi borcu, takipteki alacaklara doğru yolculuk edecek mi? Bu şartlar altında şüpheniz bile olmasın.
Lakin bununla ilgili bankalar acele etmeyecektir. 2021 yılının kapanmasını ve bilançoların sağlam çıkmasını amaçlayarak, şu aşamada kimsenin üzerine gideceklerini sanmıyorum.
Ama 2022 yılına dönüşle birlikte önemli bir batık kredi problemi ve takibiyle karşı karşıya kalacağımız gözüküyor. Lakin burada yanıtı bulunamayan bir problem var. Muhatabınız, kötü niyetle borcunu ödemeyen bir kesim değil. Yüksek ihtimalle işini ya da gelirini kaybeden insanların, ödeyemediklerini bir kredi fotoğrafıyla karşı karşıyayız. Bu aşamada da bankaların önüne bir sorun çıkıyor. Hacze gidilse bile alacağı tahsil edilecek bir şey bulunamayacak.
Bu durumda 2022 yılının başıyla birlikte kritik tartışmaları gündemimizde bulacağız. Belki hükümet devreye girecek veya durumu susturmanın ya da borçların kamulaşmasının önünü açacak uygulamalara imza atacak. Elbette bu tahmin.
Fakat mutlaka bir hamle yapmak zorunda kalacaktır. Lakin bu yapılan hamlenin bütçeyi mi deleceği, yeni bir bankacılık sorununu mu tetikleyeceğini bilmek bugünden mümkün değil.
Açık ve net olan tek gerçek vatandaşın ödeme kabiliyetinin kalmadığıdır. Kim bilir, belki de faiz arttırıp, vatandaşın borcunu yeniden yapılandırırlar ve bilançoları kurtarırlar. Peki buna rağmen paralar ödenir mi? Pek ihtimal vermiyorum, çünkü temel sorun gelirlerin kaybedilmiş olması.
[email protected]