Her fırsatta tasarruf edilmesi gerektiğini söyleyen bir ekonomi yönetimimiz var. Fakat bunu neyle yapacağımız konusunda kimse fikir vermiyor. Vermediği gibi BES misali zorunlu kesintilerle, insanların boğazından lokma kesiyorlar.
Aslında son yapılan bir araştırma tehlikeyi de sıkıntıyı da gözler önüne seriyor. IPSOS’un Türkiye Barometresi 2018 araştırması çarpıcı sonuçlarla dolu. Her şeyden evvel vatandaşın bir numaralı gündeminin ekonomi olduğu, diğer araştırmalar gibi bunda da teyit ediliyor.
Yani artık siyasiler havanda su döverek ya da ruhumuzu okşayarak bu işin içinden çıkamazlar. Gerçekleri görmek, sorunları kabullenmek ve hakikaten çözüm üretmek zorundalar. Bunun dışında sadece kendilerini kandırırlar.
Bakın IPSOS araştırmasındaki sorunlar ve tehlikeler neler? Vatandaş ülkenin ekonomik geleceğiyle ilgili olumsuz bir kanaate sahip. Bu bir sorun. Ama tehlike, kendi durumunun geçen seneyle aynı olduğunu düşünüyor. Bu da halen algı operasyonunun kendi gerçeğine yabancılaştırma sonucunu iliklerimize kadar hissettiğimizin kanıtı. Bunun hayal kırıklığı daha büyük olacağından tehlikedir.
Ekonominin durumunun 2019’da daha kötü olacağına inananların yüzde 35... Bu bir sorun. Ama tehlikeli olan oranın yüzde 20’den 35’e çıkmış olması. Yani takriben yüzde 80’lik bir artış var. Bunun bir an önce problemlere eğilme gereğini gösterdiği açık. Çünkü bir numaralı ülke sorununun ekonomi olduğunu düşünenlerin oranı da yüzde 60’a dayanmış vaziyette.
Tüketici lüks gıda tüketiminde kısıntıya gideceğini söylüyor. Açıkçası bu ilk bakışta olumlu bir hal olsa da bir sorunun varlığının göstergesi. Tehlikeli olan ise yapılan harcamaların kredi kartı dökümlerine baktığınızda lüks gıda anlayışının havyar olmadığını açıkça görebiliyorsunuz.
Yani et mesela lüks olarak algılanacaktır. Bu ve benzeri kısıntılar ise toplum gelişimi ve beslenme açısından büyük tehlikelere işaret ediyor. Olası başlıkların giyim, kişisel bakım ve eğlence olduğuna ise bakmayın.
Zaten genel harcamalar içinde bunların oranı yerlerde sürünüyor. Türkiye geneline baktığınızda ise kağıt havlu ve tuvalet kağıdı kullanımı da ortalarda. Velhasıl kelam vatandaş kullanmadığı bir şeyden tasarruf yapamaz, boğazından kesecektir.
Son ve en tehlikeli bulgu ise harcamalar ve gelirle ilgili kısımda. Tüketici maaşını alıyor ve bunun yüzde 43’lük kısmı kira, barınma ve ulaşıma gidiyor. Bunlardan kesinti yapması mümkün değil. Hesaplamalara göre yüzde 19,7’si de gıda ve alkolsüz içecekler. Yuvarlak hesap yüzde 65’ten gram oynayamıyor. Belki gıdadan biraz kesecek. Bu tablo bir sorun.
Ama çözüm için ortaya koyduğu seçenek tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Tüketicinin üçte biri satın alma gücünün hissedilir biçimde azaldığının farkında. Yüzde 20’si de çözümü ikinci ve ek bir iş yapmakta görüyor.
Bunun zaten krizdeki reel sektörün istihdam yaratamayan yapısı içinde, yeni bir istihdam talebini gündeme getireceği, işsizliğin daha çok patlayacağı ve insanların köle fiyatına çalışmaya razı olacak hale geleceğini görmemek mümkün değil.
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda ise birincisi çok büyük bir ekonomik sorun iliklere kadar hissediliyor. İkincisi vatandaş boğazından kesmeye hazırlanıyor. Üçüncüsü yok pahasına çalışmaya razı ve dördüncüsü de tasarruf yapabilme gücü yok.
Bunların hepsi birer sorun. Ama resmi buradan okumazsanız tehlike haline dönüşüyor. İlgisiz ve sorumluluk taşımaktan imtina eden ama yetkilerini çok sevenlere duyurulur.
[email protected]