Türkiye şehitlerine ağlarken, kalanlar da yaşam mücadelesi veriyor. Tüm bu acıların içinde açıklanan 2019 yılı verileri, kalanlar için çok zor bir sürecin de başladığının habercisi gibi. Elbette de can yanarken dikkat edilmedi ama üzerinde durmakta fayda var.
2019 yılı için açıklanan toplam yüzde 0,9’luk büyüme ne demek? Öncelikle büyümenin kalitesi kendi içinde başlı başına bir tartışma konusu. Yani gerçek anlamda bir kalkınmadan değil, şişmeden söz etmeye devam ediyoruz.
Hepsi bir yana bu sefer şişmeyi bile elde edemedik. Bu açıklanan veri, 2020 yılında bir önceki yıla oranla çok daha büyük bir işsizlik ve geçim zorluğu problemi ile baş başa kalacağımızın habercisi gibi.
Ayrıca son çeyrekte elde edilen yüzde 6’lık ivme, sanayinin çarklarının dönmesiyle tekrar dış ticaret açığı, bağlantılı olarak da cari açık problemi yaşamaya aday olduğumuzu gösteriyor. Çünkü yapısal bir düzeltme yapmadık. Bunun da vatandaş açısından çıktısı belli. Düşen alım gücü, yükselen enflasyon ve niteliksiz ürün baskısını devam ettirecek bir süreç.
Yine açıklanan verilerde ilginç bir sapmanın üzerinde kimse durmuyor. 2019 genelini kapsayan büyüme verisine göre kişi başına milli gelirin 51 bin 834 TL olarak açıklandığını, bunun da 9 bin 127 dolar ettiği söylendi.
Oysa 6,20 dolar kurundan TL hesabı yaptığınızda ortada yine yaklaşık bin dolarlık bir farkın olduğunu görüyoruz. Çünkü 51 bin 834 TL’yi dolara vurduğumuzda 8 bin 360 dolar yapıyor. Kişi başıyla çarptığınızda da ülkenin söylendiği gibi 800 milyar dolarlık değil, sadece 693 milyar dolarlık bir büyüklüğü olduğunu görüyorsunuz.
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda, jeopolitik riskleri ve dolar başta olmak üzere, enflasyon, istihdam gibi olasılıkları da bir arada hesapladığınızda vatandaş için zorlu bir yolculuk başladığını görmek mümkün oluyor.
Bu süreçte gerçekten tüketici olmak, bu süreci tüketici bilincini geliştirerek yaşamak, mutlaka istismara açık bu fotoğraf içerisinde hak aramayı alışkanlık haline getirmek ve ayağını yorganına göre uzatmak gerekiyor.
Ne yazık ki Aralık 2019 rakamlarına dikkat ettiğimizde ilk kez kredi kartı kullanan ve ihtiyaç kredisi çekenler gerçeğini buradan okumalıyız. Ne olursa olsun borç almak yerine, borçları yapılandırmak, gerçekle yüzleşmek, harcamalarda ihtiyaç sırasını belirlemek, belki duvara çarpmak ve giderlerimiz üzerinden bütçemizi yönetmek durumundayız.
Aksi takdirde bu koşullar vatandaşı daha çok zorlayacağı gibi, sıkıntıların boyutunu arttıracak ve telafisi zor fotoğrafları da önümüze getirecektir.
Her şeye rağmen şimdi vatandaş olma zamanı. Çünkü aile bütçesinde kaçan kontrol, işsizliğin, enflasyonun ve risklerle bezenmiş maliyetlerin üzerimize geldiği bir süreçte son derece kritik ve hayati bir önem kazandı.
[email protected]