Türkiye’ye gelen yaklaşık 20 milyar dolar nelere kadirmiş? Bir reform havucunun gölgesinde kur gevşedi, görünüm düzeldi; enflasyona yönelik ‘düşecek’ tahminleri baş göstermeye başladı. Ama son derece sağlıksız bir yapıya sahip bu para ile ilgili ortada bir soru işareti yok mu?
20 milyar dolar ile her şey düzeliyorsa, giden 20 milyar dolar ile her şey alt üst olur mu? Bence herkes bunun hesabını yapmalı; zira serserinin de serserisi ve salt vur kaç amacıyla gelen bir paradan söz ediyoruz.
Elbette bu durum enflasyon açılımlarını da beraberinde getirdi. Fitch, Türkiye’de enflasyonun tek haneye düşeceğine dair beklentisini paylaşırken, IMF de Merkez Bankası’nın politika değişikliğinin enflasyonu düşüreceğini vurguladı.
Kritik soru ise şu: Enflasyon kime düşecek? Vatandaşın çarşı pazar enflasyonuna yetişemediği, alım gücünü her geçen gün kaybettiği, kamu zamlarıyla enflasyonun yüzde 20 ve üzerinde körüklendiği bir ortamda kimin enflasyonundan bahsediyoruz?
Para politikasındaki sıkılaştırmadan, insanlara daha az para vererek daha çok maliyet ödemesi üzerine kurgulanmış bir anlayıştan, tüketicinin sağ salim çıkmasını bırakın, bu yükü kaldırabilmesi mümkün mü? Bence değil...
Fakat düne kadar uluslararası kuruluşlara atıp tutanlar, olası bir sıcak para ihtimali üzerinden vatandaşını kurban etmeye hazır gözüküyor. Üstelik böyle bir paranın gelmeyeceğini, gelse de çok maliyetli olacağını, girip çıkarken ortaya çıkan maliyetin de vatandaşa yükleneceğini biliyoruz.
Bir medya operasyonu içerisinde finansçılara kurban edilen bir ülkenin, ne yazık ki vatandaş ve tüketici nezdinde çok hoş şeyler yaşamayacağı gözüküyor. Esnafından işçisine, memurundan işsizine, emeklisinden öğrencisine herkesin ekonomik sıkıntı yaşadığı ve uygulamalara bakarsanız yaşamaya da devam edeceği bir fotoğraf içerisinde kağıt üzeri enflasyon oyunlarının kime faydası var?
Türkiye’nin en önemli ekonomik sorunu bence gerçeklerle yüzleşmemesidir. Bu nedenle kalıcı bir çözüme de ulaşamıyoruz. İki gün sonra kuruluşların ‘yanılmışız, revize ediyoruz’ söylemlerini sarf edeceği bir noktada kimse tüketicinin durumunu konuşmuyor.
Oysa biliyoruz ki, insanlar doğalgaz faturasını yetişemiyor. Yeterince gıdaya ulaşamıyor. Kirasını ödeyemiyor. Kredi ve kredi kartlarıyla ilgili patlak her geçen gün artıyor. Gelirinden daha çok zamlarla muhatap oluyor.
Fakat kumarhane ekonomisi içerisinde, üç kuruş para çekilme ihtimalinin üzerinden yine kurban edilen vatandaş oluyor. Siz bu haberlere kanmayın. Harcamalarınızda ihtiyatlı olun. Mecbur kalmadıkça borç altına girmeyin.
Sizin bütçenizin tanımlamanızda lükse giren tüketimden uzak durun. Aile bütçesi yapmayı ihmal etmeyin ve gereksiz alımlara yönelmeyin. Yoksa çok üzülürsünüz.
[email protected]