Bugünlerde en yetkin ağızlardan Ekim ayından itibaren enflasyonun düşeceği beyanatlarını duyuyorsunuz. Öncelikle üreticinin henüz yansıtamadığı 20 puan fark varken, düştü denilen doların 3,5 TL’den 5,5 TL’ye çıktığı gerçeği ortadayken enflasyon düşmez.
Ali Cengiz oyunlarıyla yılbaşında insanlara az zam vermek için rakamlarla oynamak mümkün mü? Açıkçası bu maliyetler ve fotoğraflarla zor gözüküyor ama imkansız da değil. Fakat TÜİK’in açıkladığı enflasyon bugün gerçeğinizi ne kadar yansıtıyorsa, o gün de yansıtmıyor olur.
Enflasyon ne zaman düşer biliyor musunuz?
Pazara çıktığınızda her zaman 1 kg için ödediğiniz paraya, 1,5 kg patates alıyorsanız enflasyon düşüyor demektir. Çocuğunuz okula başladığında, kırtasiyeye, kıyafete, servise ödediğiniz para düştüyse, en azından aynı kaldıysa bir düşüş eğilimi var demektir. Elbette bu da gerçekten öyle olmak kaydıyla; baskıyla değil.
Aile bütçenizin içinde bir ferahlama olduysa, gelirinizde de kayda değer bir artış olmamasına rağmen zorlanmıyorsanız enflasyon düşüyor demektir.
Ayda bir kez olsun sinemaya gitmeye başladıysanız, dışarıda yemek yiyebiliyorsanız, paranızın hesabını yaparken her ay geriye düşmüyorsanız, enflasyon azalıyor demektir.
Ulaşım için kartınızı doldururken, cebinizdeki paranın ne kadarlık nakdiyle en az kontür dolduracağınızın hesabını yapmayı göz ardı ediyorsanız; yani ulaşım giderleriniz bütçenizi sürekli daha fazla zorla hale gelmediyse, enflasyon düşüyor demektir.
Elektrik, su, doğalgaz faturalarınız sürekli zamlı gelmiyorsa, çalıştığınız iş yeriniz maliyetler nedeniyle sürekli insan çıkarmıyorsa, sofranızdaki zeytin azalmıyorsa enflasyon düşüyor demektir. Yani ekonomiyi de, enflasyonu da cebinizden okuyun.
Prof. Dr. Osman Altuğ’un çok güzel bir sözü vardır: “İşsiz adamın enflasyonu yüzde 100’dür” der. İşsiz kalmaktan korkmuyorsanız, ekonomi iyi demektir. Yani ekonominin de, siyasetçilerin açıkladığı rakamların da sağlaması cebinizdedir. Cebinize avanta ya da kredi yoluyla da olsa borç para değil, alın terinin çıktısı giriyor ve onunla gerçekten geçinebiliyorsanız ekonomi iyi demektir.
Bunun dışındaki her şey boş laf ve analizi iktisatçılar tarafından yapılması gereken cümlelerden ibarettir. Bir ülkede enflasyonun düşebilmesi için, harcadığından daha çok üretiyor, iktidarınız bunu insanlarıyla paylaşıyor, o toplumun her geçen sene insani gelişmişlik düzeyi artıyor olması lazım. Borçla, üretmeden, cebine ulufe konularak karın tokluğuna yaşayan insanların memleketinde ne ekonomi düzelir; ne de yaşam maliyeti azalır.
Borçla, üretmeden, cebine ulufe konularak karın tokluğuna yaşayan insanların memleketinde ne ekonomi düzelir; ne de yaşam maliyeti azalır.
Bunun dışında ister şucu olun, ister bucu olun. Sadece kendinizi kandırırsınız. Çünkü filmin sonunda iktidarlar gider, faturalar Millet’e kalır.
Şimdi yeni bir kampanyayla sizleri bulaşık makinesinden otomobil almaya kadar yeniden tüketime zorluyorlar. Elbette bir ekonominin dönmesi için tüketim gereklidir. Ama ihtiyacınız olmayan şeyi almanız için gaza getiriliyorsunuz. Yapmayın...
Çünkü bir ülkede insanlar salt tüketime yönlendiriliyorsa, et fiyatları için et ithal ediliyorsa, ne dolardaki artış dış güçlerin oyunudur; ne de enflasyon gerçekten düşüyordur. Kendi gerçeğinize yabancılaşmayın. O enflasyon bu şartlar altında kâğıt üzerinde bile zor düşer.
Sonuç mu?
Bakın Atatürk ne diyor? “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklâl ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.”