Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Van’da yaptığı konuşmada öyle bir ülke fotoğrafı çekti ki, zannedersiniz İsviçre’de yaşıyoruz. İfadesine göre zenginleşmişiz, istihdam yaratmışız, ekonomiyi dört kat büyütmüşüz.
Malum fıkra vardı ya: Boksör ringde çok fena dayak yemektedir. Her gong çaldığında da antrenatörü ‘Çok iyi gidiyorsun, darmadağın ediyorsun’ diye gaz verir. Artık o kadar feci dayak yemeye başlamıştır ki gözleri de kapanır.
Antrenör yine rakibini çok fena benzettiğini söyleyince ‘O zaman hakemi tut, Çünkü biri ringde beni fena halde dövüyor” der. İşte Yılmaz’ın anlattığı ülkeyle, bizim yaşadığımız ülke arasındaki fark bu kadar net.
Cevdet Yılmaz bu çok gazlı konuşmasında bir ifade daha kullandı. Bu yıldan başlayarak enflasyonun gerileyeceğini, tek haneye ineceğini söyledi. Fakat bu tek haneye ne zaman ulaşacağımız konusunda da tarih vermekten kaçındı.
Peki enflasyon tek haneye iner mi? Bu ekonomik yaklaşım devam ettiği sürece enflasyonun tek haneye inme şansı yok. İnerse de ekonominin tamamen durmasıyla bu emeline ulaşır ki o da büyük bir işsizlik patlamasına neden olur?
Prof. Dr. Osman Altuğ’un tabiriyle de geliri olmayan yani işsiz adamın enflasyonu yüzde 100’dür. Tamamen üretim dışına kayan, gümrük vergilerini sıfırlayarak fiyatları aşağıya çekeceğini zanneden, ama üretim olmadığı için bir sonraki sene daha büyük fiyat artışları yaşayacağından bihaber olan siyasetçiler kantarın topuzunu iyice kaçırdı.
Üstelik bu isim Kalkınma Bakanlığı yaptı. Madem her şey kolaydı, Türkiye’yi niye bakanlığı zamanında kalkındırmadı da, bu seneden itibaren her şeyin yoluna gireceğini söyler hale geldi.
Türkiye’de enflasyonun mevcut koşullar altında düşmesi mümkün değil. Bir takım rakam oyunlarıyla bile çekilebildiği yer yüzde 21 seviyesi...
Bugün elektrik, su, doğalgaz, gıda fiyatları gibi giderlerdeki artış, vergi ve harçlara yapılan zamlar, doların yükselme eğiliminin dolar ihtiyacı ve elde dolar olmaması gerekçesiyle ortada durması bile enflasyonda gerçekçi bir düşüşün olmadığını bize gösteriyor.
Özel işletilen otoyol ve köprülere yüzde 45 ile 100 arasında verilen zam oranları da ya enflasyonun düşmeyeceğini bildiklerini ya da düşeceğine inandıkları bir enflasyon karşısında zaten sakat olan bir işletim sistemine açıktan fazla para verdiklerini gösterir.
Cevdet Yılmaz enflasyon canavarının olduğu günleri hatırlattığı konuşmasında, o günlere dönmek isteyenler olduğunu da söyledi. Ben hiçbir vatandaşın o günlere dönmek istemeyeceğini, ama bugünlerin de o günlerden çok farkı olmadığını belirtmek isterim.
Çünkü enflasyon ve geçim arasındaki ilişki, enflasyon rakamının kaç olduğuyla değil, satınalma kabiliyetiyle ölçülür. Yani benim gelirim gerçek enflasyon kadar artıyorsa, bu yükseliş makro ekonomiyi bozar, ama vatandaşı zorlamaz.
Sorun satınalma gücündedir. Vatandaş satınalma kabiliyetini yitirdi ve üzerine de o dönemden farklı olarak gırtlağına kadar borçlu. Ayrıca enflasyon rakamı da, gerçek enflasyonu yansıtmıyor.
Velhasıl kelam bu enflasyon ekonomik modeli ve tercihleri değiştirmeden düşmeyeceği gibi, bizi o malum enflasyon canavarının da ağzından midesine götürür.
[email protected]