2021 bütçesine ve hedefe ilişkin açıklamalara baktığımızda vatandaşın kaderinin değişmediği görülüyor. Gelirlerin neredeyse tamamen vergi ve cezalar üzerine kurgulandığı bir yapı var. Bununla kalsa yine iyi...
Enflasyonda resmi rakamlara göre artış öngörüldüğünü dikkate alırsanız, önümüzdeki yıl da zam fırtınasının yaşanacağı kaçınılmaz gözüküyor. Hatta buna dolar kurunun düşeceği olasılığının çok gerçekçi olmadığını ve dolar maliyetinin de ekleneceğini ilave edersek, zor bir sene bizi bekliyor demek mümkün.
2020 yılını zaten çok tatlı geçirmeyen, büyük ölçüde alım gücünü, hatta daha kötüsü gelirini kaybeden, borcunu çeviremez noktaya gelen tüketici gerçeğine karşın, eğilim bütçe gelirlerinde tüzel kişilerden ortaya çıkan kaybın da dolaylı vergiler ile sırtımıza yükleneceğini bize anlatıyor.
Yani bir taraftan önce düşük enflasyon üzerinden maaş artışları yaşanacak, ardından da yükselen yaşam maliyetiyle vatandaş zorlanmaya devam edilecek. Hem vergi ve cezalar artacak, hem de gelir kayıpları büyüyecek.
Meseleyi tablo üzerinden okuduğunuzda bile çevrilebilir gözükmüyor ama bir de gerçeğe göz attığınızda vatandaşın bu çifte kıskacı kaldırma mecalinin olmadığı çok açık. Daha kötüsü bu durum normalleştirilmeye çalışılıyor.
Ekonomi yönetimi ve sosyal medya ya da geleneksel medya üzerinden ‘ne olacak abartmayın’ tadında yorumları görmek insanı şaşırtıyor. Özellikle sokak röportajlarını izlediğinizde, partisel fanatizmin kontrolden çıktığına şahit oluyorsunuz.
Röportaj yapılan kişi ölümüne savunma yaparken, ‘durumunuz ne’ diye sorulduğunda ‘emekliyim ama param yetmiyor’ diyebiliyor. Daha fenaları yettiğini de iddia ediyor. Ama dikkat çekici olan başka bir yan var.
Eskiden bunları söyleyenlere meczup muamelesi yapıp, muhatap olunmazken, canı yanan insanlar röportajla ilgisi olmasa bile araya girip itiraz ediyor. Bir anda memnuniyetini dile getirip, övgüler düzen kişi suçlama çemberi içinde kalıyor.
Bu toplumsal barış adına da çok sağlıklı bir durum değil. Lakin kimsenin yağcılığa tahammülünün kalmadığı ortada. Yandaş yayın organlarının da hızla kara mizah konusu yapılmaya başlanması ve tirajlarının yerlerde sürünmesi bundan.
Niye biliyor musunuz? Son araştırmanın sonuçları bu sorunun yanıtını bize veriyor. Tespitler, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Sınıf Araştırmalar Merkezi BİSAM’a ait. Asgari ücret görüşmelerinin sürdüğü süreçte raporlama bize gösteriyor ki:
“...asgari ücretliden her aile ferdi için bir öğün başına 1,85 lira ile karnını doyurması, 1 buzdolabı için yaklaşık 8 yıl çalışması, 725 liraya barınması ve ısınması, çocuk başına 10 liralık eğitim harcaması ile çocuklarını yetiştirmesi bekleniyor.”
Türkiye genelinde ortalama kira bin 113 TL iken, sadece 464 TL ayrılabiliyor. Öğün başına düşen tutarla çayı külliyen unutup, bir simit bile alınamıyor. Elbette bunlar çalışabilenler için. Hızla artan ama düştüğü iddia edilen işsizlik gerçeğini dikkate aldığınızda çok daha acıtı sonuçların ortaya çıktığı kesin.
Şimdi bu fotoğraf içerisinde vatandaştan 2021 yılı için daha büyük fedakarlıklar beklenip, vergi ve cezalarla canını yakıp, enflasyona daha çok ezdirilmesine sesini çıkarmaması istenecek. Ama tekrar altını çizelim. Tüketicinin mevcut durumu içler acısı bir fotoğraf verirken, gelecek yıla ilişkin bu çifte kıskacı kaldırabilecek gücü yok.
[email protected]