Gözler temmuz ayına çevrildi. Çünkü yaklaşık 19 milyon kişinin gelirini etkileyecek zam oranları belli olacak. Sadece bu haberlerin müjde gibi sunulması bile aslında toplumda nasıl bir açmaz olduğunun kanıtı.
Normal geçimin sağlanabildiği bir ülkede aynı koşullarda bu haber ancak enflasyon farklarının maaşlara yansıyacağına ilişkin sıradan bir gelişme olarak verildi. Oysa ülkemizde herkesin pür dikkat takip ettiği bir başlığı oluşturuyor.
Bayram ve seçim öncesinde emeklilere verilen 1000 TL ve bankaların önünde oluşan uzun kuyruklar da bunun göstergesi değil mi? Geçinemeyen insanların her bir liraya muhtaç olduğu bu fotoğraf içerisinde neyi tartışıyoruz?
OECD verilerine göre Türkiye’deki her 4 çocuktan biri yoksul. Türkiye nüfusunun yüzde 28,3’ünü 0-17 yaş çocuk grubu oluşturduğuna göre 5,5 milyon çocuğun bu gerçekle yüz yüze olduğunu görüyoruz. Bunların ebeveynleri de zengin olmadığına göre 11 milyonluk nüfusu da burada ekleyin; toplamda 16 milyona yakın net yoksulumuz var demektir.
İşsiz kabul edilmeyenlerle birlikte resmi rakamlara göre dahi 7 milyona yaklaşan işsiz sayısı olan bir ülkeyiz. Türkiye Kamu-Sen kaynaklı ve TÜİK verilerinden yola çıkılarak yapılan hesaplamara göre durum daha da sıkıntılı.
“Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan Mayıs 2018 fiyatlarına göre yapılan araştırmada çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı 2 bin 771 TL olarak hesaplandı. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi ise 5 bin 700 Lira olarak belirlendi.
Çalışan tek kişinin açlık sınırı da 2 bin 126 Lira olarak hesaplandı. Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin ortalama gıda ve barınma harcamaları toplamı ise 2018 yılı Mayıs ayında 2 bin 180 Lira olarak tahmin edildi.”
Asgari ücretin bin 604 TL olduğunu dikkate alırsanız, aslında ortadaki durum içler acısı. Bir de nüfusun ilk yüzde 20’si ile son yüzde 20’si arasındaki gelir farkının 8 kat olduğunu düşünür ve gelir adeletsizilğini hesaba katarsanız işin içinden çıkamıyorsunuz.
Esasen bu oranlar sadece ortaya dökülenler… Sokağa çıktığınızda çok ağır bir fakirlik, geçinme sıkıntısı sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? Örneğin bu oranların içinde hiç esnaf gördünüz mü?
Siftahsız iş yeri kapatan, sırf bir vergi numarası var diye geçiniyor sayılabilir mi? Bir çoğunun gizli iflas içerisinde debelendiğini, kredi kartı borcuna battığını bilmiyor muyuz?
Çıtayı biraz daha yükseltelim. Küçük ya da büyük fabrika sahiplerinin, çiftçilerin geçindiğini düşünen var mı? Türkiye’de sokağın ekonomisi alarm veriyor. İnsanlar iş aramaya gidecekken bile, yol parasını eşten dostan borç alıyor.
Fakat biz bunları yaşarken, birileri de çıkıp ne kadar büyüyen bir ekonomimiz olduğunu anlatıyor. Herkes de far görmüş tavşan gibi bakıyor. Oysa geçinemiyoruz efendiler geçinemiyoruz.
Daha kötüsü bunları düzeltecekler ile aynı dili konuşamıyoruz. Çünkü ülkede çok küçük bir kesim kendileri için istikrar peşinde, vatandaş geçim. Kendi gerçeğine yabancılaşanlar ise tam olarak nerede bilemiyoruz.
Ama gerçek şu ki: Geçinemiyoruz…
Çetin Bey sizi her platform da zevkle takib ediyorum.rnİnanın hani dersiniz ya ALTINA İMZAMI ATARIMrnANCAK GELEİN GÖRÜNKÜ BU ÜLKEDE KÖRLER SAĞIRLAR BİRBİRİNİ AĞIRLIYOR.rnBayram ziyaretlerinde gördüğüm kadarıyla aynı tas aynı hamam ,eskiye göre ancak % 5 kadar AKP ,den sapma farkedebildim. ,sebep olarak tek adam korkusu var gibi .rnKayma İYİ parti lehine gibi görünüyor.rnYazdıklarınız da haklısınız ancak kayma fakirleşmeden değil ,bir lokma ekmek bir hırka edebiyatı (Bunada Şükür Muhabbeti)rnVaktinizi aldığım için özür dilerim. rnSaygılarımlarnMustafa Öner