Vatandaşın gıda yoksunluğu büyüyor. Siz bakmayın ‘ama restoranlar’ dolu söylemine… Çünkü çok büyük bir çoğunluğunun kredi kartıyla ödeme yaptığı o kadar açık ki. Bunu hem kredi kartı harcamalarındaki patlamadan görüyorsunuz; hem de artan borç batağından.
Vatandaşın bankalara olan borcu BDDK verilerine göre 5 Ağustos itibariyle 3 milyar TL’ye yakın artışla 930 milyar TL’ye dayandı. Bunun içinde takipteki olanları, varlık yönetim şirketlerine, finans kuruluşlarına devredilenleri ve sorunlu alacakları da dahil ettiğinizde 1,1 trilyon TL’yi aşıyor.
Daha da kritik olan ise aynı veri setinde kredilerin yüzde 65’inin ihtiyaç kredisinden oluşması. Bunu taksitli kredi kartı üzerinden de incelemek gerekir ki, orada da bireysel kredi kartı borcunun payının yüzde 35, bunun yarısının da taksitli olduğu ortaya çıkıyor. Yani insanlar gelecekteki olası gelirlerinden harcama yapıyorlar.
Ticari kredi kartı borcunun da 863 milyar TL olduğunu düşünürseniz sorunlu olma ihtimali yüksek 2 trilyon TL’ye yakın borç var demektir. Neden muhtemel? Bireylerin ekonomik durumu borcu döndürmeye yetmiyor ve her geçen gün sorunlu kredi miktarı artıyor.
Ticari kredi kartını kullananların da ağırlıklı olarak esnaf olduğunu biliyoruz. Sanırım esnafın durumunu anlatmaya gerek bile yok. Üstelik sermaye erimesi yaşayan, borçlanan ve önümüzdeki süreçte en az yüzde 65 daha enflasyon farkı görmesi yüksek olasılık olan iki kesimden söz ediyoruz.
Bırakın yansıtılamayan üretici enflasyon farkını, TEPAV’ın Perakende Güven Endeksi araştırması gösteriyor ki, önümüzdeki üç ayda perakendecilerin yüzde 77’si fiyat artışı beklentisi içinde.
Dönersek vatandaşa… Burada da sadece borçla satın alma dikkat çekmiyor. Alınan maddelerin ve gıdaların da miktar ve porsiyonlarının azalması ürkütücü. İstanbul Planma Ajansı’nın son raporu maddi yetersizliğin tüketim miktarlarına yansıdığı sonucu ortaya konuluyor.
İstanbul, nüfusun dörtte birini taşıması nedeniyle önemli bir gösterge. “İstanbul Gündem Araştırması raporu Temmuz ayı verilerine göre: İstanbullular’ın yüzde 61,7’si yeterli gıdaya ulaşma konusunda endişe yaşadığını belirtirken, yüzde 70,1 maddi yetersizlikten dolayı tercih ettiği gıdaları alamadığını ifade etti. Maddi yetersizlikten dolayı tercih ettiği gıdayı alamayanların oranı düşük sosyo-ekonomik duruma sahip olan vatandaşlarda ise yüzde 80,1 seviyelerinde. Katılımcıların yüzde 62,1’i yeterli gıdaya ulaşamadığı için porsiyonlarını küçültürken, çocuklu ailelerde bu oranın yüzde 66,1 olduğu görüldü. 5 bin TL ve altında geliri olanlarda ise porsiyon küçültme oranı yüzde 86,3 olduğu öğrenildi.”
Buna 24 milyonu aşan icra dosyası sayısını ilave ettiğinizde durum netleşiyor. Nitekim sosyal mecralardaki röportajları da izlediğinizde, ‘her şey yolunda’ diyen kişilerin tek kaldığı ve sokak röportajlarında büyük tepki çektiğini de görüyorsunuz.
Manzara buyken de, sizin tüm kanalları ele geçirip ekonominin yolunda olduğunu anlatmanız, gazetelerin manşetlerinden sahte zenginlik pompalamanız, hatta gündemi değiştirmek için hamaset yapmanız bir işe yaramaz.
Türkiye’nin bir an önce ekonomiye mercek tutması ve makyaj yerine çözüm konuşması gerekiyor. Çünkü yine İstanbul araştırmasına göre hanelerin yüzde 71,5’inde ana gündem maddesi ekonomi. Gerisi boş laf.
[email protected]