İşsiz kalan insandan sağlık sigorta primi isteyerek, son yüzyılın en zihni sinir projesine imza atıp, genel sağlık sigortasını icat edenler, yıllardır tahsil edemedikleri ve sonrasında sildikleri borçlandırma gerçeğinde yine aynı şeyi yaptılar.
TBMM’ye gelen bir düzenlemeyle 1,8 milyon kişinin 2,2 milyar TL’lik genel sağlık sigortası prim borcu silindi. Meselenin böyle sonuçlanacağı o kadar açıktı ki, o arada yaşananlara akıl sır ermiyor.
Peki madem akla ziyan bir prim yarattınız; hatta tahsil edemediğiniz süreçte insanlara mesaj atarak e-haciz tehdidi savurduğunuz bu uygulamada, alacakları silmeye zaten niyetliyseniz, neden insanları köşeye sıkıştırdınız?
Zaten geçim zorluğu içinde yaşayan bir vatandaş gerçeği varken, borç harç korkarak parayı ödeyenlerin durumu ne olacak? Bunun yanıtı yok. İşte asıl bu durum vatandaş açısından çok kötü.
Bir uygulama yapılıyor, uygulamanın adil olmadığı ve akla aykırı olduğu her halinden belli, sonrasında haciz korkusu ortaya salınıp, bir miktar tahsilat yapılıyor ve geri kalanın tahsil edilemeyeceği anlaşılınca da borç siliniyor.
Ortada sosyal devlet ilkesini zedeleyen bir yaklaşım var. İşsiz kalan insandan sigorta prim istemek gibi bir yaklaşımın sergilendiği gerçeği söz konusu. Bunların tahsil edilemeyeceği açık.
Yetmedi bir de haciz korkusu yaşattınız. Yetinmediniz bu süreçte emekli olanlardan bile GSS primi almayı taslak haline getirdiniz. Bunun ne sosyal güvenlik, ne adalet açısından bir karşılığı olmayınca U dönüşü yaptınız. Hepsiyle de yetinmeyip, arada ödeyenleri mağdur edip, bir de geri kalan borcu siliyorsunuz.
Bu tam anlamıyla eşitlik ilkesine aykırı bir tüketici hakkı ihlalidir. Normal şartlar altında bu tip yaklaşım sergileyen kişilerin, mahkeme önüne çıkarılıp, hangi suçlardan yargılandığına bir bakınız. İade edin yapılan ödemeleri…
Bu ülkede vatandaş olmak gitgide zorlaştı. Hem geçim derdiniz umursanmıyor, hem yüksek vergi isteniyor. Hem çalışma ortamını iyileştirecek bir ekosistem kurulmuyor, hem de köle fiyatına hak aramaksızın çalışmanız isteniyor. Bununla da yetinilmeyip, işinizi kaybettiğinizde sağlık sigortası primi istenip, sonra da son derece kötü bir hizmet veriliyor.
Hem sosyal güvenlik primlerini ve çalışma koşullarını yerine getirmeniz talep ediliyor, getirdikten sonra da emekli maaşı ve sağlık hizmetiniz karşısında iane alıyormuşsunuz gibi davranılıyor. Asil ile vekilin karıştığı, kimin parasının kullanıldığının unutulduğu, vergi rekortmeninin dolaylı vergilerle vatandaş haline dönüştüğü bir ortamda insanların tüm bunları kabullenmesi isteniyor.
Türkiye’nin yapısal reformlara ihtiyacı olduğu o kadar açık ki, ne akla uygun bir tavır kaldı ortada, ne de yaşamak, iş yapmak için öngörülebilir bir ortam. Peki ekonomi yönetiminin derdi ne? Kimsenin inanmadığı istatistikler üzerinden hedefe ulaşmak. Çok garip.