Türkiye ekonomisinin tüm gerçekleri tasarruf sahipleri üzerinden konuşuluyor. Onların birikimlerini nerede kullanacağı, yastık altında olup olmaması, TL’ye yönlendirilmesi, bunun için göstergelerin yerli yerine oturtulması ele alınıyor.
Bunların her birinin kıymetli olduğunu biliyorum. Hatta yurtdışında gelecek kaynağın da bu zeminden etkileneceğini ve ardından da ülkedeki zenginleşmeye katkı sağlama potansiyeli olduğunun da farkındayım.
Ama meselenin biraz dozunu ve eksenini kaçırdığımıza inanıyorum. Günün sonunda burası kumarhane değil. Kimsenin parasını arttırmak için olanaklar için kurulmuş bir oyun sahası da değil. Ekonomiyi doğru yönetim, bunların kurgusunu sağlıklı yapıp, akabinde de gelen kaynağı ne için kullanmamız gerekir?
Ülkenin refahını arttırmak ve yarına güvenle taşınabilmesi için gerekli yolculuğu finanse etmek için... Yani asıl hedef, geniş kitlelerin yaşam kalitesini arttıracak, ülkeyi de mutlu ve zengin bir ortama kavuşturmak esas olmalı.
Peki o zaman ortada bir çelişki yok mu? Her şeyi yatırım potansiyeli olan kişiler için kurgulayıp, bunun faturasını da kazanırken de kaybederken de, asıl muhatabına kesmek ve yapılan hataları yok sayarak, fedakarlığı sürekli halkın genelinden beklemek sağlıklı bir bakış açısı mı?
Bence değil... Sürekli bir yastık altı birikimden söz ediliyor, emlak piyasasında yapılan satışların arttırılmasına değiniliyor, serseri paralara muhtaç bir biçimde yabancı ve yerli yatırımcıların nasıl mutlu edilebileceği konuşuluyor.
Hatta KKM’den dolaylı vergileri arttırılan ama geliri güdükleştirilen insanlara yapılan muamelenin bile sebebi bu. Ama günün sonunda asıl hedef kitle sürekli zarar ediyorsa, burası neden birilerine para kazandırılan bir alan olmaya çalışıyor?
Yineliyorum... Ekonominin sağlıklı bir ekosisteme kavuşturulması ve yatırımların ülkede tutulması önemli. Ama elinize geçen parayla yine bunlara para kazandıracak bir sistem kurduysanız, yani esas olana hep fakirlik ve zorluk düşüyorsa, hatta parası olana para kazandırmak için zorluk çeken insanların üzerine yüklenmekten başka bir yol bilmiyorsanız, orada duracaksınız.
Areda Piar Araştırma Şirketi’nin son çalışması, ülkede yaşayanların yüzde 73,1’inin para biriktiremediği sonucu paylaştı. Bu demektir ki, yıllardır sürekli fedakarlık beklenen, hatta bugün ekonomi yönetimlerinin yaptığı hatalar nedeniyle borç batağına batmış geçimini sağlayamayan insanların olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Ülkede iki kişi daha rantiye olacak diye, asıl yaratılması gereken zenginliğin, üretimde, bağlantılı olarak da ülkenin genelinde olması gerekirken, sizin Hazine ve Maliye Bakanı’nız çıkıp, serseri paraların ülkeye kısa vadede girişiyle yapılan makyajla övünüyorsa, sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Öyle bir sistem kuruluyor ki, halkın arasından olup, tasarruf yapabilenlerin bile, finans oyuncularının ya da rantiyenin kurbanı haline dönüştürdüğü ve kısıtlı bir kalabalığın sürekli zenginleşip, faturayı, ülkenin geniş kitlelerine kestiği bir sistem içindeyiz. Bunun devamlılığı artık mümkün gözükmüyor. Zaten etik değildi, ama artık matematiksel de değil. Planlarınızı buna göre yapın.
[email protected]