Vatandaşın cebinde para kalmayınca, üzerine krediler kesilince ve son olarak da taksit miktarlarına kısıtlama gelince, iş iç piyasa adına hem tüketicide, hem üreticide, hem de perakende satış noktalarında içinden çıkılmaz bir noktaya geldi.
Güncel ihtiyaçlarını karşılamakta zaten zorlanan tüketici, şimdi düğün mevsiminin de gelmesiyle birlikte daha büyük bir açmazın ortasına düştü. Kuyumculardan bahsedemiyorum, çünkü uzun zamandır çok zor ulaşılan fiyatlarla, işi döndürmeye çalışıyorlar.
TESK Başkanı Bendevi Palandöken, yaptığı açıklamayla, bu döneme özel faizsiz kredi talebinde bulundu. Hem tüketicinin hem de esnafın rahatlayabilmesinin yolunun buradan geçtiğini söyledi ama ne ekonomi yönetiminin, ne de bankaların bu meseleye sıcak bakacağını sanmıyorum.
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği Başkanı Gökhan Sığın, kredi kartı kararlarının risk oluşturduğuna dikkat çekerken, ihracat pazarlarındaki daralma dikkate alındığında, iç pazardaki canlılığın hayati önem taşıdığını belirtti.
Nitekim bu hafta içinde radyo yayınıma bağlanan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle de, iç piyasada taksit sayısıyla ilgili bir düzenleme yapılmazsa, aradığını ihracat pazarlarında da bulmakta zorlanan firmaların rekabetçiliğini yitireceğine dikkat çekti.
Örnekler çoğaltılabilir ama en önemlisi Çin’in dünya pazarlarındaki daralmaya karşılık, bu yılı iç pazardaki hacmi arttırarak aşma stratejisini ve içi finansal olarak destekleme hamlesini bile görmezden gelerek yine süreci okuyamayan ve stratejik hata yapan bir görüntü veriyoruz.
Peki günün sonunda bu ihtiyaçlar karşılanmayacak mı? Bu da bir olasılık ki, insanların evlenmek, yeni ev kurmak gibi hallerini öteleme riski çok açık. Bununla birlikte esnafın duran maliyetlerini karşılamak için iş akışına ihtiyacı var.
O zaman ne olacak? İki tercih kalıyor ortada. Bunlardan birincisi iflasa kadar sürüklenen acı olaylar yaşayacağız. İkincisi de finans sektörünün ve ekonomi yönetiminin almadığı riski, mecburiyetten reel sektör alacaktır.
Muhtemelen önümüzdeki aylarda senetle ya da açık hesapla satışların arttığını göreceğiz. Bu durumun kendine has getirdiği ekstra riskler de, maliyeti arttıracak, uzayan vadeler fiyatların üzerine konulacak, risk yüksek olduğu için de değerinin de üzerinde satılan, satanın da alanın da hamle yapmaya mecbur olduğunu bir fotoğraf ortaya çıkacaktır.
Ödemelerini yapmak için, rafındaki malını yok pahasına satmak zorunda kalanların da tetikleneceği, bu haliyle spot piyasayı besleyecek bir ortamda, uzun vadeli, senetli satışlarla taksit sorunu halledilecek, ama bu da paranın ve riskin maliyeti nedeniyle ürünlere alanın da, satanın da razı olduğu ekstra fiyat artışlarını getirecektir.
Sonuçta ne olacak? Ürünler, uzayan vadeler ve alınan riskin maliyetiyle olması gerekenden daha pahalıya satılacak, bu haliyle enflasyonun tetiklenmesine neden olacak, spot piyasa üzerinden piyasadaki fiyat dengelerini alt üst edecek, günün sonunda kimsenin kazanamadığı, enflasyonun da düşürülemediği bir durum ortaya çıkacak.
Elbette hepsinin sonunda da beslenmesi kaçınılmaz olan, işsizlik, kayıt dışı istihdam, kayıt dışı ekonomi, vergi kaybı ve önlenemeyen enflasyon oranlarından söz edeceğiz. Şayet siz ekonomiyi rakamlardan ibaret zanneder, karın tokluğuna yaşamaya çalışan insanları da, esnafı da, reel sektörü de yok sayarsanız, işi içinden çıkılmaz noktaya getirirsiniz.
Sonra da çıkıp fırsatçılardan, aşırı fiyatlardan söz edip durur ve bunların tamamını finanse etmek, vergi kayıplarınızı ortadan kaldırmak için dönüp yurtdışından finansman ararsınız. Bulamadıkça da, kur üzerinden enflasyonu tekrar tetiklersiniz. Şimdi sorarım size, yarın olacaklar sürpriz mi?
[email protected]