Virüs sonrasında ortaya çıkılan kırılmalar, tüketici faktörünün her zamankinden daha güçlü olduğunu bize kanıtladı. Ortaya konulan farklılık, tüketim tercihleri, esasen bir çok konuda yeniden ders çalışılması gereğini ortaya koyuyor.
Esasen bu trend, Z kuşağının tüketimi belirlemeye başlaması ile hissedilmeye başlanmıştı. Bir kaç sene içinde alım gücüne ulaşmasıyla birlikte bambaşka bir fotoğrafın da ortaya çıkacağını bize gösteriyordu.
Lakin pandemi ile birlikte yaşanan kırılmalar, kendi rutini içinde ortaya çıkan dönüşümü minimum 5 yıllık bir süreçte öne çekti. Mesela AVM yerine cadde mağazalarının ya da e-ticaretin ağırlık kazanacağını görüyor muyuz?
İki gün öncesine kadar trend olarak tartışılan bu başlığın, şimdi gündeme tüm etkisiyle ağırlığını koyduğunun farkındayız. Tüketim tercihlerinin konut ya da otomobilden çok kiralama ve benzeri yöntemlere kayacağını öngörüyorduk. Şimdi bu süreçten sonra çok daha sert dönüşümleri göreceğiz.
Şüphesiz bunlar da mevcut üretimlerden, piyasadaki hizmet değişimine kadar her konuyu farklılaştıracak. PERDER’in araştırmaları bize gösteriyor ki, daha önceki dönemlere göre, alışveriş sepetindeki oranlar yüzde 60 düzeyinde arttı.
Peki nasıl? İşte bu çok kritik bir başlık. Daha önce çok farklı noktalarda belki minik parçalar halinde tüketim yapan tüketicinin, alım yaptığı adres sayısını düşürdüğünü ve bu nedenle de sepetteki oran artarken, alışveriş yapılan mekan sayısının azaldığını görüyoruz.
Bunun internet üzerinden siparişten, eski tip tanıdık ve güvenilir noktadan alışverişi tekrar hayatımıza getireceğini de görüyoruz. Yine aynı şekilde Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pınar Başgöze’nin paylaştığı bir araştırma, tüketicinin yüzde 83’ünün AVM’lere gitmeyi henüz düşünmediğini bize gösteriyor.
Oranlar farklılaşsa da, önümüzdeki süreçte bu resmin terse dönmesi zor. Bu nedenle cadde mağazacılığı da daha ağırlık kazanacaktır. Peki ortaya çıkan bu güç, tüketici tarafından yeterince fark ediliyor mu?
Üç aylık enflasyon ortalamasının minimum yüzde 14’lerde dolaşması, tüketimde tercihlerinin mevcut TÜİK sepetinden ciddi farklılar gösteriyor olması artık tartışılmaya başlanmalıdır. Madem ki piyasayı tüketicinin tercihleri net bir biçimde şekillendirecek, o zaman ekonomi yönetiminden reel sektöre, maliyet hesaplamalarından ücret artışlarına kadar her şeyde tüketicinin talepleri dikkate alınmalıdır.
Tüketici de kendi gücünü fark edip, bu konuda daha çok baskı yapmalı, taleplerini gündeme almak için tüketici mücadelesine destek vermelidir. Yoksa ya tercihleriyle geliri arasındaki farkın arttığı bir vatandaş ya da internet üzerinden ihtiyaçlarını yurtdışından sağlayan bir tüketici gerçeği ile sistemin dışında kalan kamu idaresi gerçeğini yaşarız.
Şimdi söz tüketicinin. Elbette farkına varırsa...
[email protected]