Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu iki uyarıyı arka arkaya yaptı. Bunlardan birincisi indirim adı altında, zamlı fiyatlı ürünleri tüketiciye sunanlara karşı dikkatli olunmasına yönelikti.
Açıkçası bunu çok önemsemedim. Zaten insanlar cebinden paraya bakmaksızın, salt bir ürünün fiyatının ne kadar indirildiğine yönelik alışveriş yapıyorlarsa, zaten onlar için yapılacak bir şey yok.
Çünkü bu ticaretin ya da tüketici haklarının alanına girmez. Bence bu sosyolojik ve psikolojik bir problemdir ki o da uzmanlık alanı bu olanlar tarafından değerlendirmeye muhtaçtır. Ama ikinci uyarı önemli...
O da yılbaşı öncesi sahte içkilere yönelik yapılan ikazdı... Burada meseleyi içki olarak düşünmeyin. Temelde daha kritik bir problem var; sahtekarlık... Ürünlerin talebine güvenerek dolaylı vergi tahsilatına dayanılmasıyla, kalitesiz ürünün tüketiciye sunulması arasında bir fark yoktur.
Yani talep edileceği bilindiğinden yüksek dolaylı vergiler bir ürünü yüklemek başlı başına bir problemdir. Ama bu vergilerden kaynaklanan ortamı sahte ürünler için kullanmak büyük bir sahtekarlık örneğidir. Fakat bunu yanlış vergi politikalarının beslediğini unutmayın.
Bir de tekel maddeleri dışındaki ürünler var. Tatlıdan giyime kadar ucuz olarak aldığınız birçok ürünün aslında sağlığınız adına büyük bir riski de beraberinde getireceğini unutmayın. O kumaşta kullanılan sağılığa zararlı kimyasallardan, örneğin gıda maddesi içine atılacak bulunmaması gereken ya da yasal sınırların ötesine geçilen ürünlere karşı dikkatli olmak lazım.
Yıllar önce Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği Başkanı Mehmet Yıldırım bu uyarıyı yapmıştı. Yıldırım ‘Evine tatlı götürmek isteyenler otomobillerin arkasında satılan ürünlerle, sevdiklerine zehir yedirdiklerinin farkında değil. Fiyatı ucuz da olsa o zararlı üründen bir kilo alacağına, gerçek bir tatlıdan 250 gr alsalar çok daha faydalı bir tercih yaparlar” demişti.
Ne yazık ki geldiğimiz noktada çok farklı bir yerde değiliz. Halen araçların arkasında hijyenik ortamını bir kenara atın, içeriği belli olmayan ürünlerin satıldığını görmüyor muyuz? İşte salt fiyat kaygısıyla bu tüketim tercihimizin sevdiklerimize iyilik değil, kötülük olduğunu bilmeliyiz.
Esasen sadece gıda ürünlerinden bahsetmiyorum. Bir ürünün fiyatıyla kalitesini kıyaslamıyorsanız, sadece tüketebilmek adına alıyorsanız büyük bir hata yapıyorsunuz anlamına gelir. Kendinize şu soruyu sorun: Çöpe giden 50 TL mi, amaca giden 100 TL mi daha pahalıdır?
Çöpe gidecek, kısa sürede yeniden ihtiyaç doğuracak bir ürünü yaptığını her harcama, aile bütçenizden çöpe attığınız para anlamına gelir. Bazen zehir satın almak ya da elinde kalacak bir ürünü tüketmek, mahrum kalmaktan ya da bırakmaktan daha kötüdür. Bu nedenle önce bilinçli tüketim... Paranızın yettiğinin peşinden koşacağınıza, neden paranızın yetmediğini sorgulayın derim.
[email protected]