Sene 2016. Davos’ta ana gündem maddesi Endüstri 4.0... Dünyanın ekonomik entelektüelleri, gelecek dönemi ve ekonomik devrimi masaya yatırıyor. Bizim gündemimizde bile yok.
Türkiye o sırada turizmde bunu fırsata çevirmeye çalışıp toplantıda Göbeklitepe’yi anlatıyor. Üstelik onu da 200 yıllık tarih hatasıyla yapıyorlar. Muhtemelen niye endüstri 4.0 konuşulduğu konusunda hiç bir fikrimiz yok.
O yıl Davos sıraında kaleme aldığım makalede bunun çok önemli olduğunu, bilhassa bizler gibi emek yoğun çalışan ülkelerin başına büyük belalar geleceğini yazdığımda yine felaket tellalı olarak nitelendirilmiştim. Oysa ben aynı yazıda, ana noktaya eğitimi koymuş, dönüşümün buradan başlaması gerektiğini, bu sayede işsizlik riskinin azaltılacağını ve yeni ekonomiye uyum sağlayacağımızı da belirtmiştim.
Aradan bir yıl geçtikten sonra bizimkilerde jeton ufak ufak düşmeye başladı. Şimdi dijitalleşmeyi konuşuyoruz. Pandemi de zaten bunu en etkin bir biçimde bize değişim dönüşüm üzerinden öğretti.
Bunu niye anlattım? Yıl 2022. Davos’un ana gündem maddesini gıda ve enerji krizleri oluşturuyor. Bizimkiler oraya resmi katılım için dahi başvurmadılar. Düşünsenize yenilenebilir enerji konusunda başta güneş olmak üzere en büyük potansiyele sahip, öte yandan terk etse de özünde bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin bu konuda konuşacak cümlesi yok mu?
Bırakın geleceğin stratejilerinde yer almayı, aksine enflasyon düşecek masalları arasında, gıda ve enerji üzerinden gelen, en büyük enflasyon tetikleyicisi iki kalem olan bu gelişmeyi bile görmezden geliyorlar.
Bu nedenle önümüzdeki süreçte yeni zamlara, yükselen enflasyona, artan işsizliğe hazırlansanız iyi olur. Şayet dünya sizin etrafınızda dönüyor zannederseniz ve aslında sadece kendi anlattığınıza kendiniz inanıyor, gelişmelere karşı önlem almıyorsanız, başınız belada demektir.
Üzülerek söylemek isterim ki, Türkiye’de şu anda tam da bu yapıya sahip bir ekonomi yönetiminin arka arkaya yanlış, sarmalı büyüten, günübirlik durum atlatmayı esas edinen ama sorunları ağırlaştıran yaklaşımı içerisinde sadece söyleyenin inandığı söylemlerle iş geçiştirilmeye çalışılıyor.
Şüphesiz bunların faturası devletin gerçek sahibi olan Millet’e ve vatandaşa çıkacaktır. Bu hatalar silsilesi ve vizyonsuzluk, önümüzdeki süreçte zamları beraberinde getirirken, geçim sıkıntısının boyutunu arttıracak ve enflasyon üzerinden baskı yiyen tüketici daha çok ezilecektir.
Türkiye’nin bir an önce bu hayalperestlikten çıkıp, hayalleri olan, ayağı yere basan, ekonominin temenni değil, bilim olduğunu düşünen bir anlayışa kavuşması gerekir. Aksi takdirde sadece ödeyeceğimiz fatura ağırlaşıyor.
[email protected]