İşsizliğin yüzde 14’lere ulaştığı, her üç gençten birinin işsiz olduğu, ama işsizliğin sorun olmadığı memleketimde, vatandaş ekonomiyle ilgili anlatıldığı gibi düşünmüyor. Aslında bunun için de ‘neden’ sorusunu sormaya gerek yok. Çünkü ne yaşadığının çok farkında…
Şimdi bunu benim kanaatim olarak düşünebilirsiniz. Esasen sokakta, toplu taşımada, esnafın içinde yaşayan bir gazeteci olarak da kanaatimin de benzer olduğunu ifade edebilirim. Ama bu sadece benim fikrim ise sorun etmem.
Lakin ortaya konulan araştırmalar, tüketicinin ekonomi algısının benim sandığımdan bile daha fazla yüksek farkındalık düzeyinde olduğu gösteriyor. Sonuçlar Avrasya Araştırma Merkezi’nin yaptığı araştırma bir algı mücadelesini değil, vatandaşın yaşadığını ve düşüncesini ortaya koyuyor.
Algı mücadelesi değil, çünkü kimseye akşam evde kaynayan ya da kaynamayan çorba üzerinden algı yapamazsınız. Dış siyasette, futbolda ya da bir projenin doğru olup olmadığında algı yaratırsınız. Ama ekmek algı yönetmeye müsait bir konu değildir.
26 ilde 2 bin 60 kişiyle yüz yüze gerçekleştirilen anketin sonuçları, esasen son dönemin en popüler tartışma konularını da noktalıyor. Örneğin TÜİK verilerine güven soruluyor. Cevaplayanların, siyasi görüşler üstü verdiği yanıt çok açık: Hayır…
Detaylara baktığınızda daha net sonuçlar ortaya çıkıyor. Mesela işsizlik verisi soruluyor. Yanıtlayanların yüzde 81,3’ü, işsizliğin açıklandığından çok daha yüksek oranlarda olduğuna dair görüş bildiriyor. Doğru diyenlerin oranı sadece yüzde 8,1.
Son yılların tartışmalı konularından biri de enflasyon rakamları. Burada vatandaşın cevabı çok açık… Sadece yüzde 7,7’lik bir dilim, enflasyon rakamlarının gerçeği yansıttığını düşünüyor. Enflasyonun daha yüksek olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 79,1.
Elbette bu iki veriden daha önemlisi ise ‘geçinebiliyor musunuz’ sorusu ve yanıtları. Çünkü her kilidin anahtarını açacak olan durum bu. Verilen yanıtlarda geçinebildiğini söyleyenlerin oranı sadece yüzde 16.
Ankete katılanların yüzde 45,9’u çok zor geçindiğini söylerken, yüzde 38,1’i de geçinemediğini belirtiyor. Yani toplum geçinemediğini açık açık belirtiyor. Esasen gözle görünen bir biçimde ortadaki bu gerçeğin, tek farkı bir anket çalışmasıyla ortaya konulmuş olması.
Şimdi kim, bunun üzerine ne söylese yalan. İnsanların büyük bir zorluk içinde geçinmeye çalıştığı ve hatta ankette ortaya konulduğu üzere net bir biçimde geçinemediği yerde, ilave olarak borç sorunu da gündeme geliyor.
İnsan geçinemeyebilir. Ama bir de zaten günlük yaşarken, kapısına gelen borç taksiti ya da icra celbiyle tamamen çaresizliğe düşüyor. Her zaman söylerim. Borçlu olmak, fakir olmaktan daha zordur. Velhasıl kelam, kısır tartışmaları bir kenara bırakıp, gerçeği kabullenelim. Önemli olan bu sorunun nasıl aşılacağıdır; kim haklı ya da haksız olduğu değil.
[email protected]