Eski yılbaşlarını hatırlıyorum. Ailece televizyon karşısına geçilir; o gün için çok büyük bir devrim sayılan ‘senede bir gün’ şarkısı gibi dillere pelesenk olan Nesrin Topkapı’nın şovu izlenirdi. Hemen ardından yılın bitmesine dakikalar kala Zeki Müren ekrana çıkar ve ülkeyi aynı duygularla yeni yıla sokar; ardından da birlik beraberlik mesajını aktarırdı.
Bugüne geldiğimizde ise ne o günlerin tadı var; ne de bir arada kutlamalara sahne olan büyük aile fotoğrafı. Fakat uzun aradan sonra ilk kez bu sene ülkece aynı şeyi hissedebilme şansına eriştik. 2021’e veda edip, 2002’ye ‘merhaba’ dediğimiz saatlerde herkesin canı yandı.
Saatler gece yarısını bir geçe büyük zam furyası ülkenin ekonomisini uçurmayı (!) başardı. Henüz kimsenin cebine büyük bir iştahla açıklanan 4 bin 250 TL’lik asgari ücret girmemişken, açlık sınırının 4 bin TL olduğu ülkede yeni ylın nasıl geçeceğinin ipuçları yılın ilk dakikasında geldi.
Elektrikten doğalgaza, ulaştırmadan benzine kadar, aslında iğneden ipliğe denilecek ölçüde zam furyası gece yarısı operasyonu gibi hayatımıza girdi. Üstelik bunu güle güle, gözlerinin içine bakılmasını isteyen Bakan’ın tebessümü gölgesinde yaşadık.
Yani gülerek dövdüler bizi… Bir ekonomi düşünün ki, ekonomiyi yönetenler sürekli her şeyin yolunda olduğunu anlatacaklar, artan fiyatlarda fırsatçı, vurguncu, stokçu arayacaklar, ama ülkedeki tüm mal ve hizmetlerin fiyatını açıkladıkları enflasyonun neredeyse iki katı oranında yükselecek.
Aklın tatile çıktığı mı desem, akıl tutulması mı desem, bu fotoğrafı halen savunacak insan bulmak bilaücret nasıl mümkün oluyor bilmiyorum ama, tek bir gerçek var ki, yeni yılın ilk saatlerinden itibaren fakirliğimize fakirlik katıldı.
Üstelik fiyatların düşeceği, enflasyonun gerçeği yansıtmadığı, fırsatçıların olduğu, her şeyin sebebinin dolar kurundaki yükseliş diye anlatıldığı, kur aşağı geldiği için de fiyatların düşmesi gerektiği tezinin savunulduğu bir ortamda yapıldı bu zamlar.
Ne kadar? En az yüzde 36,2… Nereden çıktı bu oran? Bizzat iktidar tarafından açıklanan yeniden değerleme oranından söz ediyoruz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu ülkede en az yüzde 36,2 enflasyon var demektir.
Kamu eliyle arttırılan fiyatların oranı tartışılmazken, maliyetlerinin henüz yüzde 33’ünü yansıtamamış reel sektör ile vatandaşı baş başa bırakmak çok da dürüst bir tavır olarak gözükmüyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Bu daha başlangıç... 2022’de yılı kredi borçlarının karşılanamadığı, giderlere yetişilemediği, muhtemelen yine asgari ücretin üçüncü ayın sonunda açlık sınırının altında kaldığı gerçeği bir kenarda, öte tarafta kamu eliyle arttırılan fiyatlar, gelen zamlar ve aranıp bir türlü bulunamayan fırsatçıların tartışmasını yaşayacağız.
2022 tüketici için çok zor geçecek. Hani derler ya, ayağını yorganına göre uzat diye; üzerimizdeki yorgan gitti, ayağımızı neye göre uzatacağımızı bilmediğimiz bir resmin tam ortasında kaldık. 2022 bundan böyle tasarruf değil, kısıntı yılıdır; ona göre hazırlanın.
[email protected]