TÜİK, koptu gidiyor. Nereden mi koptu? Halkın gerçeklerinden… Çünkü son açıkladığı araştırma tamamen bir hayal dünyasında yaşadığını ortaya koyarken, kendi içinde itiraflarla dolu bir manzumeden başka bir şey değil.
Öylesine garip bir durum ile karşı karşıyayız ki, acil ihtiyaçlarını karşılayamayan, kredi ve kredi kartına yüklenmiş bir vatandaş tablosunu ortaya koyup, aynı zamanda ülkedeki gelir adaletsizliğinin azaldığını söyleyebiliyor.
Okul hayatınızda kompozisyon yazmışsınızdır; o nedenle hatırlarsınız. O yazının belli bir yerini yazımından sonra başka hale getirmeye çalıştığınız anda bütünlük kaybolur, iç çelişkiler başlar ve anlamsız hale dönüşür.
İşte açıklanan istatistikler de muhtemelen sonuçlar üzerinden kurgu yaratılmak istendiğinde aynı duruma düşüyor. 2021 yılına ait Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre toplumun en düşük gelirli yüzde 20’lik kesiminin gelirini arttırdığından söz ediliyor.
Fakat bunu yaparken enflasyonu göz ardı etmişler. Araştırmaya göre geçen yıl ortalama hane geliri 6 bin 394 TL. Yani her iki çalışandan birinin asgari ücretle geçimini sağladığı ailelerde 2 bin 825 TL asgari ücret olan bir ortamda, haneye üç asgari ücret giriyor demektir.
Oysa yine TÜİK’in hane araştırmalarında ortalamanın 3,3 kişiye düştüğü bir aile fotoğrafı varken, iki ebeveyn de çalışsa maksimum girecek gelir 5 bin 650 TL olur. 700 TL fazlalığı nereden buldular meçhul.
Yine yıllık ortalama 76 bin 733 TL hanelerin gelirinden yola çıksak karşımıza yüzde 10,6’lık bir artış geliyor. Bu oran TÜİK’in rakamı…2021 enflasyonu ne kadar açıklanmıştı? Yüzde 36,08. Yani her iki TÜİK verisini ortaya koyup yorum yaparsanız, gelirinden üç kat fazla yıpranmış bir aile ekonomisi görürsünüz.
Ama kurum giderleri belirleyen enflasyon yıpranmasını yok sayıp, gelirler üzerinden bir fotoğraf çekmeyi tercih etmiş. Peki aradaki fark nereden kaynak buluyor? İşte orası acı… 1 trilyon TL’yi aşan tüketici borcu burada karşımıza çıkıyor.
Konut alımları ve konut masrafları hariç olmak üzere taksit ödemeleri ve borçları olanların oranında yüzde 5,4’lük bir yükseliş olduğu ortaya koyulan araştırmada, nüfusun yüzde 63,7’sinin borç ve taksitle yaşadığı söyleniyor. Bu bile iyimser bir tespit ama doğru kabul edelim.
Doğru kabul ettiğiniz noktada ise önümüzdeki dönemde enflasyonun an itibariyle TÜİK’e göre yüzde 70’lere vurduğunu düşünürsek, büyük bir ödemeler krizi gözüküyor. Bu nedenle bireyler ve aileler acilen bütçesini masaya yatırmalı, elinde avucunda olanları kaybetmemek, hatta ailelerin ekonomik sebeplerle dağılmasını önlemek istiyorsa ceplerindeki kredi kartlarını kırmaya başlamalılar.
Bu önce zorluk yaratacak ama gerçeklerle de yüzleşmeyi sağlayacaktır. Aksi takdirde bu işin sonu icralık gözüküyor. O borçların ödenemeyeceğini nereden anlıyoruz? Hem bir işsizlik tsunamasi yaklaşıyor; hem de TÜİK’in 2021 yılına ilişkin araştırması bize o aktarılamayan damın halen sorun olmaya devam ettiğini anlatıyor.
Ne diyor? “Hanelerin yüzde 60.8’i evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını, yüzde 38.3’ü iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını, yüzde 33.4’ü beklenmedik harcamaları, yüzde 20.5’i evin ısınma ihtiyacını, yüzde 62.9’u eskimiş mobilyaların yenilenmesini ekonomik olarak karşılayamadığını beyan etti.”
Bu tablo sürdürülebilir değil. Çok geç olmadan kredi ve kredi kartıyla, hatta taksitle yaşama son verin. Bunun can acıtacağını biliyorum. Ama aksi takdirde ortada acıyacak bir can kalmayacak.
Zira 2002 yılında 6,4 milyar TL’lik tüketici borcunu 1 trilyon 50 milyar TL seviyesine günü kurtararak getirdik. Günü kurtarmayın, acilse kartı kırın ve gerçekle yüzleşerek çözüme geçin. Çözüm bulamıyorsanız, sorunun muhatabını bulun.
[email protected]