Türkiye ekonomisinde taşlar yanlış dizilmeye devam ediliyor. Öncelikli planın vatandaşın rahatlatılması üzerine kurgulanması gerekirken, halen orta ve uzun vadede çözüm olabilecek başlıklar üzerinden gidiliyor. Oysa askeri olmayan savaşın kazanılması mümkün değildir.
Son açıklanan enflasyon verileri bize bir kaç şey anlatıyor. Öncelikle fiyat artışlarındaki dramatik tablo görmezden gelinmeye devam ediliyor. Gerçek enflasyon yüzde 50’ler düzeyine yaklaşmışken, açıklanan resmi verinin bile yükseliş trendinde olması geçici bir durum olarak nitelendiriliyor.
Yetmedi üretici fiyatlarında yüzde 54’ün üzerine resmen çıkan, yansıtılamamış enflasyon oranı yüzde 33’ü bulan ve bunun önümüzdeki süreçte daha büyük zamları, bütçe açıklarını ve yeni vergileri hayatımıza katacağı gün gibi açık olan tablo yokmuş gibi davranılıyor.
Vatandaş raftaki fiyata, rafa dizen esnaf da etiket değiştirmeye, üreten de üretim maliyetine yetişemezken, bunların hepsinin sanki normalmiş gibi karşılanıyor olması, psikoloji yönetmekten çok akılla alay etmeye giriyor.
Büyük bir geçim sorunuyla karşı karşıya olan, bunun da ötesinde işini kaybederken borcu artan vatandaş gerçeği, Türkiye’de ekonomiyi yönetenlerin acil eylem planı uygulaması gereken başlıkken, halen uçup kaçtığımız anlatılmaya çalışılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gaziantep’te yaptığı konuşmada bir vurgu yaptı. Dedi ki: “Sadece ‘komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ emrini tüm dünyaya hakim kılabilsek, emin olun şu yerküre üzerinde tek bir mağdur kalmaz.”
Bu söz dünyadaki çarpıklığı ortaya koymak için sarf edildi ama bir hata var. Dünyaya bakarken kendi evini görmemek çok daha büyük bir çelişki değil mi? 1 trilyon TL’yi zorlayan borçlu yapısı, işsiz hali, ekmeğin simitin fiyatının bile her gün arttığı ortamda karnını doyuramadığı, 23 milyonu aşan icra dosyasıyla çaresiz bırakılan Türkiye’deki insanları ne yapacağız?
Atasözleri güzeldir ama bir başka atasözü de şöyle der: “Herkes kapısının önünü süpürse, bütün sokak temiz olur.” Peki biz dünyaya bunları söylerken, kapımızın önündeki kiri neden görmüyoruz?
Oysa yanı başımızdaki insanlar “açım komşum” diye feryat ediyor. Ülkeyi yönetenlerin bunu görmezden gelip, dünyaya mesaj yollaması ne kadar gerçekle ve vicdanla bağdaşıyor?
Derler ya, dört duvar arasında yaşananı kimse bilmez. İster kabul edilsin, ister edilmesin; fakirlik ve geçim sıkıntısıyla gelen tsunami, artık duvarları aşıp sokakları kirletecek hale geldi. Yani artık herkes kimin ne yaşadığını biliyor; çünkü benzer şeyler onun da hayatında yaşanıyor. Dünyadaki açlık sorununu dile getireceğinize bu sese kulak verin. Bakın komşunuz ne diyor? Açım komşum aç.
[email protected]