Türkiye Ramazan Bayramı için geri sayıma başladı. Elbette bayramlar önemli ve insanları birbirine bağlayan özelliktedir ve bu nedenle kıymetlidir. Ama bu sefer insanlar başka türlü bir bayrama giriyorlar.
Seçim sürecine de girilmiş olmasının etkisiyle vaatler havada uçuşurken, geleceklerin ne yapacağını bilmediğimiz, mevcutların niye yapmadığını çözemediğimiz bir bilmecenin tam ortasında şaşkın gözlerle siyasetin gündemine odaklanıldı.
Oysa sokağa çıktığınızda bayram vatandaşa farklı geliyor. Çoğu insan ay ortasına gelen zamanlama nedeniyle çocuklarına nasıl harçlık vereceğini, eve nasıl ikramlık alacağını, gelen davulcuya nasıl görünmeyeceğinin hesaplarını yapıyor.
Açlık sınırının Sağlık Bakanlığı’nın sağlıklı beslenme tabağına göre 31 bin TL’nin üzerinde olduğu, et almazsa 26 bin TL geliri olması gerektiğini öğrendiği bir ortamda her iki çalışandan biri asgari ücretle nasıl geçinebileceğinin derdine düşmüş durumda.
Bayram yaklaşırken alışveriş ümidiyle kepenklerini açan esnaf, kime, nasıl ve hangi fiyattan satış yapacağının, bayram döneminde işlerine nasıl katkı sağlayacağının telaşında. Bir tarafta yüksek fiyatlar, diğer tarafta düşen hacim, ülkede 5 milyon kişiye bakılarak yorumlanan ekonomik durum bayramın tadını kaçırıyor.
İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel’e sordum, ‘esnaf bayrama nasıl giriyor’ diye; aldığım yanıt tek hareketli başlığın gıda olduğunu, onun da fiyatlar nedeniyle sıkıntılı bir alan olduğunu gösteriyor.
Aslında bu cevap, uzun zamandır araştırmalara yansıyan ve insanların eline geçen parayla sadece doymaya çalıştığının da piyasa sağlaması gibiydi. Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, enflasyonu belini kıra kıra düşürdüklerini, işsizliğin azaldığını ifade etse de, ne yazık ki sokakta yaşanan istatistiklerde anlatıldığı gibi değil.
Ciddi bir işsizlik yaşandığını biliyoruz. Nereden mi? Son açıklanan işsizlik verisine göre 65 kişi işsiz kalmış ve işsizlik yüzde 10 olarak açıklanmışken, aynı açıklamada 361 bin kişinin istihdamdan çekildiğini söyleyerek, zaten veri her şeyi anlatıyor.
Tüm bu fotoğrafın arasında, yani geçinemeyen insanlar ve onlara satış yapıp dükkanını döndüremeyen esnafın gölgesinde ne yaşanıyor? Haberler ve reklamlar şöyle: Bayrama şeker gibi kredi…
2002’i yılında 6,4 milyar TL olan vatandaş borcunu, 1,7 trilyona kadar çıkardık ama halen çözümün kredi adı altında borçlandırmak olduğunu öğrenemedik. İnsanların gerçek olmayan enflasyon oranlarıyla aldıkları zam, çarşıya pazara çıktıklarında gördükleri fiyatın çok arkasında kalmış vaziyette.
Ama bir gölge oyunu gibi yaşananlarla, açıklananlar arasında insanların kendi gerçeklerine yabancılaşması ve krediyle bu bayramı da atlatması isteniyor. İşte asıl sorun da tam burada yaşanıyor. Yaşananın üzerini örttüğünüz ya da problemi halının altına süpürdüğünüz sürece, orada elinize geçecek tek şey daha büyük sorundur. Şimdiden herkese iyi bayramlar.
[email protected]