Adı kapanma olan, ama görüntü itibariyle sadece insanların gelirlerinin kapanmasına neden olan bir sürecin tam ortasındayız. İşin sağlıkla ilgili riskleri ve bugüne kadar yapılan yanlışlarla risklerin nasıl arttırıldığını bir kenara bırakırsak, mevcut durum şu:
İnsanlar yine tam kapanma adı altında, bir kısıtlamanın gölgesinde kaderleriyle baş başa bırakıldılar. Keşke koşullar aynı olsaydı da bunu söylemek mümkün hale gelseydi.
Oysa vatandaşa krediden başka bir şeyin teklif edilmediği bir sürece girilirken, hemen arkasından konut ve sanayide doğalgaza yüzde 1, elektrik üretim amaçlı santrallerin tarifesinde de yüzde 12 zam yapıldı. Bu ne demek? Yakın zamanda elektrik zammına da hazır olun.
Üç ayda bir gerçekleşen fiyat ayarlamaları öncesinde, yani Haziran’da bir ayarlama daha gelecekken olası bir zammı da kaçınılmaz kıldık. Zam gerekli miydi; o ayrı bir tartışma konusu.
Ama bir realite var ki, vatandaşın artık bu durumu sürdürebilme kabiliyeti kalmadı. Gelirini kaybetmiş, alım gücü hızla yıpranan, alabiliyorsa asgari ücreti dahi açlık sınırına gelen, ödemelerini yapamayan, bankalara 850 milyar TL, yani yaklaşık 100 milyar dolar borcu olan vatandaştan halen durumu idare etmesi isteniyor.
Oysa dünyanın en niyetli insanlarına bile sahip olsak, artık bunu gerçekleştirecek gücü kalmadı. Öte taraftan Merkez Bankası Başkanı enflasyon raporunu açıklarken, hem sene sonu hedefini yüzde 33 yukarı yönlü revize ediyor; hem de nisan ayından itibaren enflasyonun düşeceğini söyleyebiliyor.
Ülkeyi yönetenlerin gerçekten nasıl bir fotoğraf gördüğünü merak ediyorum. Ya durumu umursamıyorlar ya da gerçekten kendilerini bir hayal dünyasına kaptırmış sürüklenirken, vatandaştan tamamen kopar noktaya koşuyorlar.
En basiti Halk Ekmek tartışması... 1 TL ekmek peşinde koşulmasını, dünden ekmek aranmasını bile siyasi bir tavır sergileme olarak yorumlayanlar, açık açık bunu da ifade edemeyip, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde onaylanan büfelerin kurulmasını güçleştiriyorlar.
Peki ne oluyor? Bağcılar ve Üsküdar’da yaşananlar aslında bıçağın nasıl kemiğe dayandığının çok net bir göstergesi. Orada Halk Ekmek büfesi kurulmasını engellemeye çalışan ilçe belediyelerle mücadeleyi Büyükşehir ekipleri değil, semt insanı yapar hale geldi.
Hatta Üsküdar’da vatandaş Halk Ekmek büfesinin başında, ilçe belediyesinin olası müdahalesine karşı nöbet tuttu. Şimdi bu gelişmeleri halen doğru okuyamıyor; danışmanlarınızın ve bağlı kurumların size sunduğu hayal dünyasına inanmak istiyorsanız; büyük bir yanılgıya düşersiniz.
Çünkü her şey tartışılabilir. Ama cep delik cepken delik bir vatandaş tablosunda, ekmek fiyatları üzerinden saçma bir mücadeleye girilirse, sonuçta vatandaşın ders verdiği, bunu yapan yöneticiler olur.
Sözün özü şu: Vatandaş zorluklara karşı yalnız bırakılmış durumda. Yetmiyormuş gibi destek vermek isteyenler de ‘oy’a döner korkusuyla engellenmeye çalışılıyor. Burada da bitmiyor; insanların temel ihtiyaçlarına zam üstüne zam gelip, sanki zam gelmiyormuş gibi davranması isteniyor. Bence buna sadece şansını zorlamak denir.
[email protected]