Görece normalleşmeye adım attığımız bu süreçte, ‘yeni normal’ diye tabir edilen bir kavramla tanıştık. Aslında sadece sağlık alanında değil, ekonomide de ezberlerin bozulmasıyla dünyada farklı bir anlayışa doğru gidişimizi anlatıyor.
Fakat korkum o ki, bu yeni normal kapımıza ‘artık böyle’ bahanelerini de getirecek gözüküyor. Çünkü şeffaflığın, hesap verebilirliğin öne çıktığı, insan ve üretim kavramlarının değer kazandığı bu süreçte bizdeki yaklaşımların adı yeni normal, uygulamalar eski tas eski hamam.
Gelir seviyesini büyük ölçüde yitiren, eline geçenin de satın alma gücünü tamamen yitirdiği bir tüketici, vatandaş profili içerisinde, Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon hedeflerine baktığımızda, yine üç kuruşa çalıştırılmak istenen insanlarla yürüme arzusunun etkin olduğunu görüyoruz.
Alım gücü bakımından günden güne eriyen, daha da kötüsü gelirini kaybeden, bundan sonraki süreçte de işsizliğin etkinleşmesiyle birlikte daha çok insanın mağdur hale geleceği bir fotoğrafta, ekonomiyi yönetenler sadece konuşuyor.
Çünkü işsizlik ile ilgili bir yaklaşım olmadığı gibi, buradaki fon da tüketilme eğilimine girdi. Bütçe açıkları, seçim ekonomisi uygulanan dönemleri bile geride bıraktı. İnsanların salt tüketiminin gıda, sağlık ve temizlik üçgeninde şekillendiği bu koşullarda bile para yetiştiremediği gerçeğini görmemiz gerekir.
Faturasından kirasına, gıda ihtiyacından günlük masraflarının arttığı, ama gelirsizliğin ortaya çıktığı bir dönemde bile yalnız bırakılan vatandaş cephesinde durum hiç hoş değil. Herkes alacağının peşinde, herkes ticaretin canlanmasını istiyor fakat tüketicinin alım gücünü kaybettiği gerçeğini kimse görmek istemiyor.
Bu gerçek yok sayıldığı gibi, dolaylı vergiler konusunda asla taviz verilmiyor, daha da kötüsü Merkez Bankası’nın, bakanların söylemlerine, öngörülerine rahmet okutacak oranda artışlara gidiliyor.
Madem ülkenin gelir açığını, dolaylı vergilere yüklenmek yoluyla gidermeye çalışıyorsunuz; o zaman enflasyon hesabının içine dolaylı vergi artışlarını da koyalım. TÜİK’te ikinci Başkan Yardımcısı’nı da sessiz sedasız görevden alıp, hiçbir açıklama yapmayanların, en azından zam üzerine zam yaptıkları bu vergi oranlarını da, vatandaşın gider kalemi içerisinde görüp gerçekçi bir yaklaşım sergilemesi gerekir.
Ama dedim ya, bizde sadece ekonomide söylem yeni normal. Uygulamalardaki eski tas eski hamam yaklaşımlar ise ağırlaşarak sürdürülüyor. Geliri olmayan insandan sağlık sigortası primi istenerek çıkılan yolda, bugün geliri olmayan insandan daha çok dolaylı vergi isteyerek tükenişini tetikleme aşamasına geldik.
Şu bir gerçek ki, sahte bir dünya kurulmuş, o dünyada insanların geliri olmadan yaşayabilme ve Hazine’nin kasasına para koyabilme ihtimaline inanılmış, vatandaşa yüklenildikçe yükleniliyor. Dikişleri atmış, her yerinden balon yapmış meşin bir futbol topuna vurur gibisiniz. Bu topla futbol oynayamazsınız. Çünkü alarm veriyor.