Yılın ilk çeyreği geride kaldı, yere göğe sığdırılamayan asgari ücret zammı eridi. Türk-İş’in son verilerine göre açlık sınırı ile asgari ücret arasında sadece 99 TL fark kaldı.
Yani 1 TL’lik ekmeğin peşinde koşan insanların dayanma gücü, o da bir işleri varsa, bir semt pazarı alışverişi bile etmiyor. Bundan daha da kötüsü konuyu açlık sınırı üzerinden konuşuyor olmanın doğallaşması.
Oysa yoksulluk sınırını dikkate alırsanız sınır rakam 8 bin 912 TL. Yani 4 kişilik bir ailenin 4’ü de çalışıyorsa ancak yoksulluk sınırının üzerine çıkabiliyor. 3 kişi ise 500 TL altında kalıyor.
Nasıl bir lüks değil mi? Bir aile düşünün ki yüzde 75’i iş bulmuş, ücretsiz izne gönderilmemiş, hiçbiri işini kaybetmemiş, hepsi sabit gelirli olacak ve yine de yoksulluk sınırına erişemeyecek.
Üstelik hayat pahalılığı, düşen alım gücü, ekstra masraflar korkusu gibi birçok başlığı da yok sayacak. Siz bu fotoğraf içerisinde dozu kaçmış hamaseti yapın, istediğiniz kadar ekonomiyi anlatmayı şova çevirin, arzu ettiğiniz ölçüde insanları işsiz saymayın kimseye bir şey anlatamazsınız.
Çünkü sofradaki çorbanın siyaseti olmaz. Hangi görüşten olduğunuza, hangi partiye oy verdiğinize, kimin yanında durduğunuza bakmaz. Akşam eve nafaka girmiyorsa kağıttan kuleler yıkılır; gerçeklik başlar.
Hele ki bunun üzerine insanların iş bulamadığı söylemini yalanlıyorsanız, dünyada ülkeler vatandaşlarına sahip çıkarken borca batmış insanlara kredi öneriyorsanız, boğazından lokma geçmesini ‘aç değiller’ diye yorumluyorsanız, durumunu anlatana ‘abartıyorsun’ diye cevap veriyorsanız karşılık bulamazsınız.
Üstelik şimdi kısa çalışma ödeneğinin sonlanmasıyla ortaya nasıl bir tablo çıkacağını da bilmiyoruz. Firmalara, esnafa işten insan çıkarmasını yasakladık. Sorun bitti mi? Peki o firmalar kapandığında ne olacak?
İnsanların gelirlerine göz dikerek, giderlerini yok sayarak, ihtiyaçlarını görmezden gelerek, hamasetle durumu kurtarmak mümkün değil. Türkiye’nin son 2 yıldır artan şiddetle bir numaralı sorunu işsizliktir.
Fakat ülkede her çalışan 10 kişiden 4’ünün asgari ücret aldığını, bunun altında çalışanlarla bu sayının yüzde 50’nin çok üzerine çıktığını düşünürseniz, rakamlar bize gösteriyor ki eline para geçenin de durumu işsizinkinden farklı değil.
Türkiye’nin bir an önce gerçekleriyle yüzleşmesi, vatandaş temelli bir ekonomi kurgulaması, iktidarların değil yurttaşın mutlu olduğu bir anlayışa kavuşması gerekiyor. Yoksa bu tablo toplumu için için çürütüyor. Sağlamasını da üçüncü sayfa haberlerin manşetten girmesiyle bire bir görüyoruz.
[email protected]