Cuma günü yayından dönerken eşimi aradım. Fırından bir ekmek almamı istedi ‘sıcak ve taze olur’ diyerek de ekledi. Mahallemin fırına girdim. Tam ekmek isteyecektim ki, arkamdan gelen bir ses ile irkildim.
“Dünden 3 ekmek...” Önce ne olduğunu anlamadım. Dönüp arkama baktığımda yaşı ilerlemiş bir hanımefendinin elinde 5 TL ile beklediğini gördüm. Sonra fırıncıya çevirdim başımı. Baktım ki, ekmeklerin yan bölümünde bir yer yapmış ve bir gün önceden kalan ekmeği daha ucuza satıyor.
Soranın da verenin de son derece doğal hareket etmesinden anladım ki, bu iş sistematik. Yani bir vatandaşın tek başına yaptığı bir hareket değil. Fırının içinde özel bölüm hazırlanmış olması da bunu doğruluyordu.
3 ekmek de evde nüfusun olduğunu bana anlatıyordu. Aldığım taze ekmekten utandım. Açıkçası askıda ekmeğe beş kala bir noktadan bahsediyoruz. Esasen bu sadece son şahit olduğum olay.
Hepimiz bir şekilde geçim sıkıntısı çeken insanlarız. Bankalara borcumuz var. Aldığımız maaşlar da, dışarıdaki enflasyonu karşılamaya yetmiyor. Fakat otobüsten fırına, borç yazdırandan maaşlarını ödeşemeyen esnafa kadar herkesin büyük bir yaşam mücadelesi verdiğini biliyoruz.
En zengin yüzde 20’lik kesimle, en fakir yüzde 20’lik kesimin arasındaki fark, 7,8 kata erişmiş vaziyette. TÜİK’in 2018 sonuçlarına göre sürekli yoksulluk oranı nüfusun yüzde 12,7’si...
Yine TÜİK’in araştırmasına göre “Finansal sıkıntıyla karşı karşıya kalan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, ödeme zorluğu, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek, evin ısınma ihtiyacı, çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon, otomobil sahipliği olarak belirlenen 9 maddeden en az 4’ünü karşılayamayanların durumunu ifade eden ‘ciddi maddi yoksunluk’ oranı, geçen yıl yüzde 26,5 olarak tespit edildi.”
Şimdi tüm bu fotoğraf içerisinde ekonominin konuşulmaması için her yol denenirken, sahte gündemlerle, samimiyetsiz söylemlerle ve sesini çıkaranı provokasyon yapmakla suçlayan, vekil olduğunun bile farkına varmayan bir siyasi kitleyle karşı karşıyayız.
Hatta bunların yurtdışında yaşayan sempatizanları, avro ile maaş alıp, buradaki insanların geçim sıkıntısını, emeklilik gerçeğini küçümseyip, üzerine ukalalık yapacak düzeyde bir densizlik içerisine girmiş vaziyette.
Türkiye’de çok büyük bir fakirlik ve bu da yetmezmiş gibi hem borçluluk hem fakirlik yaşanıyor. Daha kötüsü ise bu gerçek yokmuş gibi davranılıyor. Üstelik büyük bir utanmazlık ve refah söyleminin gölgesinde.
Ayıptır...
[email protected]