Türkiye’deki ekonomik sıkıntıyı ve çıkış yollarını konuşsanız ilk sıraya neyi koyarsınız? Elbette biliyoruz ki son derece kronik ve yapısal sorunlarımız var. Bunları halletmeden de gerçek bir çözüme kavuşmak mümkün değil.
Fakat ben temeldeki problemin öncelikler sıralaması ve doğru kaynak kullanımı eksikliği olduğunu düşünüyorum. Ekonomide yapılanlar ve yapılacaklar ile ilgili bir açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan üç ana yol haritasını enflasyonla mücadele temeli üzerine kurgulayarak bir değerlendirme yaptı.
Öncelikle şunun altını çizeyim ki, Bakan Elvan’ın tespitleri de, çözüm önceliği de doğru. Ne bu başlıklar? Kaliteli ve istikrarlı büyüme, cari açığı kontrol altına alma ve fiyat istikrarını sağlama…
Gerçekten de üç konunun acilen çözülmesi gerekiyor. Ama meseleye şu an makro açıdan bakabilme lüksüne sahip değiliz. Neden mi? Bir savaş düşünün ki kazanmanız gerekiyor.
Bunun için cephe hareketlerinden hamle stratejisine kadar bir dizi planlamayı yapmanız gerekir. Lakin siz bunları mükemmel bir biçimde kurgulasanız bile, şayet cepheye gidecek olan asker yorgun, aç ve cephaneden yoksunsa tüm plan çöker.
İşte ekonomik tercihlerdeki hata da tam bu durumda. Planlama doğru mu, tersi söylense de popülizm alışkanlığı içinde hayata geçirilebilir mi ayrı bir tartışma konusu.
Ne var ki önümüzdeki gerçek, vatandaşın savaşacak gücünün olmadığını bize gösteriyor. Yani asker dayanıklı değil ve cephanesi kalmamış halde. Nereden anlıyoruz?
Bir tarafta 100 milyar dolara tekabül eden bir tüketici borcu ve yitirilen ödeme kabiliyeti, öte tarafta geçinmesini temin edecek kaynağının kalmaması… Bir yanda 22 milyonu aşkın icra dosyası öte yanda 23 milyon 700 bin kişiyle yüzde 29’a ulaşmış yoksul sayısı…
Ayrıca bu da tartışmalı. Zira Türkiye’deki yoksulluk sınırının 9 bin TL ortalamasında gezdiğini düşünürseniz, ülkedeki yoksul oranı yüzde 80’lere vurur. Hadi bunu nereden anlıyoruz?
TÜİK araştırmasına göre bile ülkedeki en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20 arasındaki gelir dağılımı uçurumu 8 kat. İlk yüzde 20 ülkedeki gelirin yüzde 47,5’ine sahip. Yani geriye kalanlar açısından büyük bir sefalet söz konusu.
Yetmedi bir de işsizlik kıskacında, işsiz olduğu dahi kabul edilmeyen insanlar gerçeği var. Şimdi tüm bunları alt alta koyduğunuzda dünyanın en iyi ekonomik planlamasına dair bir yol haritası yapsanız da sonuç alamazsınız.
Ekonomi yönetimi önceliği enflasyondan yana koyup, üç temel sac ayağını konuşuyor ama, vatandaşın ekonomik durumunu göz önünde bulundurmadığı için konuştuğu enflasyon sadece bir rakamdan ve istatistikten ibaret kalıyor.
Bu nedenle ekonomi yönetiminin gündemindeki önceliklere baktığınızda vatandaşı görmüyorsunuz. O zaman da diğer başlıklarda sonuç almanız mümkün değil. Türkiye’nin şu an ekonomide yapması gereken ilk iş halkın ekonomisini rahatlatmaktır.
Aksi takdirde ne hedeflenen makro başarılara ulaşmak; ne de ortada ulaşılsa bile bunu görecek vatandaşı bulmak mümkün olur. Ekonomi halk için yönetilir; rakamlar için değil. Elbette derdiniz küçük bir kesime kazandırmak uğruna milyonlarca insanı feda etmek değilse.
[email protected]