Ülkede gelenek bozulmadı. Yaşanan tüm ekonomik olumsuzlukların sorumlusu, aslında bu problemlerin yaşatılmasından dolayı hesap verilmesi gereken insanlara yüklendi. Bu işler ne yazık ki ülkemizde böyle yürüyor.
Yaptığı hatayı kabullenmeyen, her şeyin doğrusunu yaptığını düşünen ve asla kendisini sorgulamayan bir yaklaşım, zeytinyağı gibi üste çıkmaya uğraşıyor. Kahramanmaraş’ta iktidar partisinin bir mensubu, hatta yetkilisi, il kadın kolları başkanı herkesin iliklerine kadar hissettiği bir şeye yok hükmünde davrandı.
Aslında ülkede kriz yokmuş. Partisinin mensuplarının bile kabul ettiği, sadece yurtdışı kaynaklı olduğuna insanları ikna etmeye çalıştığı kriz kavramını, bir hayal dünyası kavramıymış gibi anlattı.
Bununla da yetinmedi; zorluk çeken insanları suçladı. Hedefinde iki kesim vardı. Bunlardan birincisi her şeyin bol olduğu memlekettte döke saça tüketim yapan vatandaş ile, bu insanlara bir TL’lik malı 10 TL’ye satan esnaf.
Bir zihniyet bu kadar mı sokaktan kopar? Daha önce sokakta rahatça dolaşabildiğini ifade eden bir Hazine ve Maliye Bakanı vardı. Sonra soruldu: Nebati’yi hiç sokakta gördünüz mü? Ardından o da gerçekten sokakta gezmediğini fark etti.
Hemen apar topar organize edilmiş göstermelik ziyaretler düzenlendi. Bakanlar kurgulanmış sokak ziyaretlerini hatırladılar. Düşünsenize, vatandaşın durumunu öğrenmek için sokağa çıkan değil, talimatla sokakta görünen Bakanlar gerçeğini yaşıyoruz.
Durum bu kadar dramatik olunca da Anadolu’nun en güzide yerlerinden birinde partinin il kadın kolları başkanı çıkıp insanları suçlayabiliyor. Şimdi size soruyorum. Bırakın asgari ücret ile geçinmeye çalışmayı, yoksulluk sınırının yarısı kadar geliriniz olsun.
11 bin TL ile bu memlekette neyi döke saça yaşayabilirsiniz? Ülkenin genelinin 5 bin 500 TL’ye çalıştığını, borç batağında olduğunu, emeklinin, yemviye usulü çalışanların bu gelire bile ulaşamadığını düşünürseniz kim bu ülkede parayı sokağa saçarak yaşayabilir?
Daha acısı bunu söyleyen partisinin kadınlardan sorumlu bir yetkilisi. Yani Anadolu insanının ne kadar vefakar olduğunu, ev kadınlarının kılı kırk yararak, o evi nasıl döndürmeye çalıştığını bile göz ardı etmiş.
Ya esnaf? Ayakta durmaya çalışan, sattığı ürünü yerine koyamadığı fiyatlar gerçeğini yaşayan, daha ilk ağızdan TESK Başkanı üzerinden ödemelerini yapamadığı için af talep eden bir kesim fırsatçılık yapıyormuş.
Aldığının 10 katına mal satan bir esnaf, neden ağlıyor? Bunun da mantığı var. Tarladaki fiyata bakıyor, raftaki mala bakıyor, bu sonucu çıkarıyor. Dünyanın en ekonomi bilmez cehaletinin sergilendiği bir tavır bu.
Ne maliyet faktöründen haber vardır; ne aradaki vergi yükünden. Ama ekrana çıkıp biraz da size inanan insanların gölgesinde bunu söyleyebiliyorsunuz. Bunun nedenini sorğulamak yerine, fırsatçılığına dem vuruyorsanız insane hem kekeme hem geveze derler.
İş burada da bitmedi. Daha acısı da oldu. Mesele ekonomik boyutundan çıkarılıp, bir ticari ahlak ve hatta inanç zedelenmesi meselesine kadar götürüldü. Hatta buna katkıyı programı yapan sözde gazeteciler yaptı.
Boşuna dememişler şeyh uçmaz mürid uçurur diye… Fakat bu bir örnek. Sokak röportajlarından bakan, hatta kabinenin başına kadar bu tavır o kadar yerleşti ki, dönüp icraatlarındaki hataları sorgulamıyorlar. Baktıkları tek ayna ise kendilerini gördükleri dev aynası.
Ama gerçek bu değil. Çünkü yaşananları anlatan iki örnek var. Midas’ın kulakları ile kral çıplak hikayesini okuyun da bir silkelenin. Zorluk yaşayan bu insanlarda sorgulamadığınız bir tek inançları kalmıştı; onu da yaptınız.
[email protected]